8 Ocak 2011 Cumartesi

| Bir derdim var...


| Ağzıma aldığım bir izmarit sonrası çıkardığım dumanı gören babamın vurduğu tokat gibi doğru, sağlam ve bir o kadar da yerinde oluyor senin sevgin...
"Ne geziyor bu senin elinde der." gibisin. Ne geziyorsun bu yaşta benim kalbimde, baharımda, yazımda, kışımda neden ayrılmıyorsun benden ? O kadar azar yemene rağmen neden hala düşümdesin ? Hem kendine eziyet hem bana eziyetsin üstelik...
Hayatta ki tek derdim sen kalacaksın sonunda, bir türlü bıraktıramayacaklar beni senden, seni benden...

Ne zamandır ara vermiştim sana. Aslında ben ara vermemişim sen ara vermişsin bana. Ama duyumlarım o yönde ki bayağı bir yoracakmışsın ve yatak döşşek yatıracakmıssın beni yataklarda ilerki zamanlarda hem de zevkle...

İrade sahibi bir insan olduğumu söylüyorum etrafımdakilere. Ne kadar da yalancıymışım oysa ki... İstediğim an istediğim herşeyi bir anda bırakırım diyorum ya. O da kuyruklu yalan... Bırakmaya azmedişim teşebbüste kalıyor her seferinde... Ve her seferinde daha da bir alevleniyor tiryakiliğim...

Nereden başlasam sana, konu hep sende bitiyor. Bitirdiğim yerden tekrar başlamak istiyorum. Başlıyorum yine sen, yine sen... "Oğlum artık büyüdün bırak şu işleri" cümlesinin persfektifine iniyorum ve değiştiremiyorum olan biteni... Hay tüküreyim büyümeseydim keşke, hep küçük ve temiz kalsaydı yüreğim... Sana ayırdığım yer küçük ama daha temiz olsaydı, etrafında kirlenmiş benizler bulunmasaydı keşke...

70'ime merdiven dayamışım farkeder mi?

Bu yaştan sonra derman mı arayalım derdimize ? Derdimiz özel, derdimiz kasvetli, puslu ve güzel hem de çok güzel... Dermana gerek yok... Derdimiz bize yeter...

Derdine derman aramayanlara bin selam olsun !
Yediğimiz tokatlara inat, yıkılacak saltanat !

Hiç yorum yok: