31 Ekim 2010 Pazar

Türk Telekomspor'u Tanıyalım


Türk Telekom 1953 yılında Telspor adıyla Ankara'da kurulmuştur.1999 yılında bugünkü ismini almıştır.

Renkleri Mavi-Beyazdır.

Geçen yıl Gruplarını lider bitirerek Yükselme Grubuna kaldılar.Fakat Yükselmede liderin 9 puan gerisinde kalarak ligi 5. bitirdiler.Play Off larda ilk maçta Tokatspora 1-0 yenilerek elendiler.Çarşamba günü Türkiye Kupası play off larında Gaziantepspora 4-0 yenilerek elendiler.

Şuana kadar Kırmızı Grupta oynadıkları maçlarda 1 kez yenildiler.Oda ligin ilk maçında Grubun favorilerinden olan Elazığspora.8 haftadır yenilmemekteler..Kendi sahalarında oynadıkları maçlarda bir yenilgileri,bir galibiyetleri ve iki beraberlikleri var.Kendi evlerinde zorlanıyorlar diyebiliriz..Son iki maçlarında sırasıyla Dardanel ve Ofsporla berabere kaldılar.

9 maçta 7 gol atıp 3 gol yediler.

Bence beraberlik kokan bir maç..Son haftalarda biraz sıkıntılılar gibi.İnşallah Demirspor bundan yararlanmasını bilecektir.

SALDIR MAVİ ŞİMŞEĞİM!

30 Ekim 2010 Cumartesi

Sonsuza dek !

| Anlayabilmek Seni ve Sonsuza Dek Yaşatabilmek :.

Bugünde dahi ayrım yapan, bayramı farklı farklı yerlerde geçirmek için ellerinden gelen herşeyi yapan tüm "PADİŞAH"larımıza yazıklar olsun... Lütfen daha fazla sızlatmayın Atatürk'ün kemiklerini... Lütfen !

28 Ekim 2010 Perşembe

Ankara !

Ankara'ya gidiyoruz...

30/10/2010 Cumartesi günü saat 22:30 da Haydarpaşa Tren Gar'ında buluşuyoruz... 23:30 da trenimiz kalkıyor, sabah 07:30 da Ankara'ya varıyoruz... Ankara'daki Ağabey ve kardeşlerimiz umarım bize yardımcı olurlar. Kaybolmayalım koca şehirde sonra kendimizi çinçin'de bulmayalım...

Ankara'ya geliyoruz...

TCDD'nin sitesinde bilet öğrenci için 20 TL olarak gösteriliyor. Öğrenci adam o kadar para veremez. Bakılır bir çaresine, siz gelin yeter : )

25 Ekim 2010 Pazartesi

İstanbul Tayfası'na Duyuru

Kısa ve öz.Demirsporlu duruşuna sahip olan kim varsa,yarın oynanacak olan Ziraat Türkiye Kupası Beşiktaş-Mersin İdman Yurdu maçına Demirspor'a ait atkı-forma-shirt-polar-vs. ile gitmesin.Unutulmasın ki biz bir takıma olan saygımızı,sevgimizi ya da nefretimizi hiç bir zaman başka takımlar yada mecralar üzerinden yürütmedik.Ne hissediyorsak karşımızdakinin yüzüne söyledik.İyi ya da kötü her zaman yüz yüze,göz göze hesaplaştık.

İşin bir diğer boyutu,her ne kadar aramız son yıllarda son derece kötü de olsa,aramızdan bile bazı kardeşlerimizin gelmediği bir ortamda Mersin İdman Yurdu taraftarı 15 kişi rahmetli başkanımız Bekir Çınar'ın cenazesine gelerek acımıza,derdimize ortak olmuşlardır.O gün o cenazede bulunmayanlar,yüreği yanmayanlar,mavi-lacivert bayraklı o tabuta omuz koymayanlar,şimdi bilip bilmeden kardeşlik-düşmanlık naraları atmasın.Mersinli taraftarların attığı bu güzel adımı bozmasın.

En başta dediğim gibi,maça kimse atkı,forma,vs. kıyafetle gitmesin.Bu konuda karar kesin ve nettir.Adana'da ki büyüklerimizin,abilerimizinde düşünceleri bu yöndedir.Mersin'le ya da Beşiktaş'la işi gücü olanlar üstünde Demirspor'a ait birşey bulundurmadan maçta istediğini yapabilir.Demirspor üzerinden bir şey yapacaksa yeri bu maç değildir...

DEBRECENI: MACAR FUTBOLUNUN PARLAK RENGİ







Doğu Bloku’nun yıkılması pakta dâhil pek çok ülkede spor sisteminin köklü bir şekilde değişmesinde yol açtı. Özellikle Jozef Stalin döneminde Sovyetler Birliği’nde ve uydusu konumundaki diğer ülkelerde “CSKA, Dinamo, Lokomotif” şeklinde vücut bulan ordu-polis-fabrika odaklı spor teşkilatı, senelerce başarılı ürünler verdi. Ancak Varşova Paktı dağıldığında hızlı bir şekilde serbest piyasa rejimine geçen ülkelerde bu yapı neredeyse ışık hızında dağıldı ve dengeler tamamen değişti. Yeni dönem sermayesini bünyesinde toplayabilen CSKA Moskova gibi kulüpler bu geçişi nispeten hasarsız atlatıp yollarına devam ederken, farklı ülkelerde geçmişin çok önemli kulüpleri neredeyse tarihe karışma tehlikesiyle yüz yüze kaldı. Honved, Ferençvaroş, Dukla Prag, Bohemians ve Dinamo Minsk gibi kulüpler günümüzde eski günlerini mumla arıyor. Onların yokluğunda devreye ise yeni kulüpler girdi. Komünist yönetim sırasında senelerce alt liglerde kendi yağında kavrulmaya uğraşan bazı kulüpler, yeni dönemde Şampiyonlar Ligi’nde ülkelerini temsil etme şansını bulabiliyor. Bu kulüplerden Unirea Urziceni ve BATE Borisov’u daha önce tanımıştık. Talihi sonradan açılan kulüplerin Macaristan’daki temsilcisi ise kuşkusuz Debreceni VSC ya da kısa ismiyle Debreceni, yani Debrecen.

Demiryollarının takımı
Debrecen, Macaristan’ın en doğusunda, farklı kültürlerin kesiştiği bir şehir. Kentin geçmişinde Macarların yanı sıra Slovakların, Rumenlerin, Sırpların ve hatta Almanların kültürel izlerine rastlamak mümkün. Bu şehrin 20. yüzyıl Macar tarihindeki önemi ise ülkenin demiryolu merkezi olması. Zaten Debreceni de bir demiryolu işletmesi takımı. Doğu Bloku’nda kurulan pek çok demiryolu takımının aksine Debreceni, Macaristan’daki Sovyet etkisinden, hatta Ekim Devrimi’nden bile önce kurulmuş bir kulüp. 1902 yılında Egyetértés adıyla kurulan ama hemen sonrasında bugünkü Debreceni Vasutas Sport Club (DVSC, yani Debrecen Demiryolcular Spor Kulübü) adını alan Debreceni, ilk yıllarda istikrarlı ama yavaş bir yükseliş sağladı. 1920’lerin ilk yarısında kendi bölgesindeki rakiplerine üstünlük kuran takım, Kuzey Şampiyonası’nda bu yıllarda beş kez zafere ulaştı. Ancak 1926 yılında Macaristan’da profesyonelliğin kabulüyle beraber kulüp için zor günler başladı. O yıla kadar zaten ulusal şampiyona seviyesine yükselemeyen ekip, neredeyse tüm oyuncularının yeni kurulan profesyonel Bocskay kulübüne geçmesiyle bölgesel alt liglere savruldu. Kulübün geri dönüşü de ancak Bocskay’ın işâsıyla mümkün olabildi. 1942-43 sezonunda ise İkinci Lig’de dördüncü sırayı alan Debreceni, tarihinde ilk kez Birinci Lig’de oynama hakkını kazandı. Ligdeki ilk sezonunda on ikinci sırayı alan ve düşmekten zor kurtulan ekip, sonraki sezonlarda da ilk onu pek zorlayamadı. 1945-46 sezonunda iki grup ve play-off sistemiyle oynanan ligde ise Debreceni Doğu Grubu’nu dördüncü bitirdi ve play-off’lar sonunda yedinci oldu. Ancak takım 1947-48 sezonunda sondan ikinciliği alarak küme düşmekten kurtulamadı. Bu Debreceni’nin komünist dönem öncesi Birinci Lig’de geçirdiği son sezondu. Yeni dönemde kulüpte isim değişikliğine gidildi ve diğer Doğu Bloku ülkelerindeki demiryolları takımları gibi Lokomotiv ismi benimsendi. Takım bu dönemde bugün hâlâ kullanılan “Loki” (Lokomofin kısaltması) lâkabını da benimsedi. Ancak bu isim değişikliğine rağmen takımın kaderinde bir gelişme olmadı. Aksine, tıpkı Romanya’da olduğu gibi Macaristan’da da yeni sistem
tamamen başkent merkezli kurulmuştu. Merkez, çevreyi bir girdap gibi etrafında döndürüyordu. Vasas, Vörös Lobogo (MTK), Honved gibi başkent takımları yalnızca ülkenin değil Avrupa’nın da en güçlü takımları arasındaydı. Macaristan Millî Takımı’nın da zirve yaptığı bu yıllarda Lokomotiv Debreceni diye bir takımdan Budapeşte’de kimsenin haberi var mıydı, tartışılır. 1967, kulüp tarihinde en başarısız yıllardan biri oldu ve Debreceni Üçüncü Lig’e düştü. Doğu Bloku yıkılıncaya kadar da en üst lige dönemedi.



Yeni bir başlangıç
1993, Macaristan için olduğu kadar Debreceni için de yeni bir başlangıcı simgeliyordu. 1992-93 sezonunda İkinci Lig Doğu Grubu’nu şampiyon bitiren takım, neredeyse elli yıl sonra Birinci Lig’e geri dönmüştü. Aynı yıl Birinci Lig’de Ujpest gibi eski dönemin en önemli takımlarından birinin son anda ligde kalabilmesi dengelerin değişmekte olduğunun belki de ilk işaretiydi. Birinci Lig’deki ilk sezonda Debreceni ligi yedinci bitirdi, kupada da çeyrek final oynadı. Takım sonraki yıl ise ligi üçüncü sırada bitirdi. Aynı sezon bir zamanların dev Vörös Lobogo’su MTK ise İkinci Lig’deydi. 1998-99 sezonu Debreceni’nin ilk kez Avrupa Kupaları’na katıldığı sezon oldu. Bundan önce kulübün tek yurt dışı tecrübesi 1985 yılında Orta Avrupa kulüplerinin katıldığı Mitropa Kupası’nda İtalya’nın Pisa kulübüyle oynayıp 2-0 kaybettiği maçtı. 1998-99’da Intertoto’da mücadele eden Debreceni, ilk turda Belarus’un Dnepr ekibini eledi. Çek Cumhuriyeti’nin Hradec Kralove ve Almanya’nın Hansa Rostock takımlarını da saf dışı bırakan Debreceni, yarı finalde de diğer üç rakibi gibi eski Doğu Bloku takımı olan Polonya’dan Ruch Chorzow’la eşleşti. Avrupa tecrübesi kendisinden daha fazla olan rakibi karşısında iki maçta gol dahi atmayı başaramayan ekip, UEFA Kupası’na yükselebilmek için Bologna’yla oynama fırsatını da kaçırmış oldu. Ancak bu sezon yine de Debreceni tarihine geçecekti. Zira takım Macaristan Kupası’nda finale çıkmış ve Tatabanya karşısında alınan 2-1’lik galibiyetle ulusal çaptaki ilk kupasını müzesine götürmüştü. Üstelik bu, bir sonraki sezon doğrudan UEFA Kupası’na katılmak demekti. 1999-2000 sezonundaki ilk UEFA macerasında Debreceni ilk turda zorlu bir kura çekerek Almanya’nın Wolfsburg ekibiyle eşleşti. Almanya’daki ilk maçı Akonnor ve Juskowiak’ın golleriyle kaybeden Loki, ikinci maça çok umutlu çıkmadı. İlk yarıda Akpoborie’yle yenik duruma da düşen Debreceni, Radu Sabo’nun iki golüyle maçı kazanmayı başarsa da turu geçemedi. Ancak takımın yükselişi devam ediyordu. 2003-04 sezonu Debreceni için Avrupa’daki eşiğin iyice yükseldiği sezon oldu. UEFA Kupası’na ön eleme turundan başlayan DVSC, önce Litvanya’nın Ekranas takımını yenerek ana turlara kaldı. Sonrasında birinci turda Hırvatistan’ın Varteks, ikinci turda Yunanistan’ın PAOK takımlarını eleyen Debreceni, sürprize imza atarak üçüncü tura geldi. Club Brugge eşleşmesinde deplasmanda Trabzonspor’un eski oyuncusu Rune Lange’nin attığı tek gol, belki de kulüp tarihinin en üzücü golüydü. Zira bu gol, eşleşmedeki tek goldü ve Debreceni bu golle son otuz iki takım arasına kalmayı kaçırdı.

Lige ağırlığını koyuyor
Diğer taraftan, takım yavaş yavaş Macaristan Ligi’ne de ağırlığını koyuyordu. 2004-05 sezonunda Ferencvaroş’la şampiyonluk yarışına giren ekip, özellikle Igor Bogdanoviç’in golleriyle bu mücadelede öne çıktı ve bitime iki hafta kala tarihinin ilk lig şampiyonluğunu ilân etti. Bir sonraki sezon Şampiyonlar Ligi elemeleri onları bekliyordu. Debreceni elemelerde önce Hırvat şampiyonu Hajduk Split’le oynadı ve rakibini elemeyi başardı. Sonraki rakip yalnızca Debrecen şehrini değil, tüm Macaristan’ı heyecanlandıracak nitelikteydi. Manchester United, Loki’ye rakip olmuştu. Macaristan’daki maç Debreceni’nin kendi stadı Olah Gabor’da değil, başkentteki Ferenç Puşkaş Stadyumu’nda oynandı. Zira bu maçı olabilecek en büyük stadyumda oynamak hem Macar sporseverlerin ilgisini tatmin edebilmek hem de bu ilgiyi nakde tahvil edebilmek için gerekliydi. United iki maçı da 3-0 kazanırken Debreceni pek bir şey yapamadı ama futbolseverler Cristiano Ronaldo, Ruud Van Nistelrooy ve Ryan Giggs gibi yıldızları canlı izleme fırsatı yakaladı. UEFA Kupası’nda yoluna devam eden Loki ise yine önemli bir ekiple, Shakhtar Donetsk’le eşleşti ve buradaki yolculuğu da kısa sürdü. Ancak takım Macaristan’da yeni dönemin ilk hanedanını kurmayı başarmıştı. Debreceni son beş sezonda dört kez şampiyon olurken, bir kez de ikinci sırada yer aldı. Millî yıldızların çoğunun daha U19 çağında yurt dışına gittiği, eski büyük kulüplerin ise maddi krizlerin yanı sıra tribün olayları ve ırkçılık gibi sıkıntılarla uğraştığı bir dönemde Debreceni zirveye ray döşemişti. Bir zamanlar başkente demiryolu dışında ulaşımı olmayan şehrin takımı olarak adı bile bilinmeyen Debreceni’yi artık herkes tanıyordu. Ancak bu ünü Avrupa’ya yaymanın ve Macaristan’ın büyükleri arasına gerçekten girmenin tek yolunun Şampiyonlar Ligi’nden geçtiğini kırmızı-beyazlılar çok iyi biliyorlardı. Debreceni’nin bir sonraki hedefi Ferençvaroş’tan sonra Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden ilk Macar takımı olmaktı. Üstelik Platini’nin, ülkesinde şampiyon olan takımların Devler Ligi’ne girişini kolaylaştıran yeni sistemi de Debreceni’ye ciddi bir şans tanıyordu. Bu kez önlerine Manchester United gibi bir dev çıkmayacaktı. Nitekim İsveç’in Kalmar, Estonya’nın Levadia ve Bulgaristan’ın Levski Sofya takımları bu dev lige giden yolun pek de taşlıklı olmadığını gösteriyordu. Zoltan Kiss ve Tibor Dombi gibi millî takım tecrübesi de olan oyuncularla Debreceni kolay sayılabilecek şekilde Şampiyonlar Ligi’ne adım attı. Stadyumu UEFA’nın en üst ligi için belirlediği kriterlere uymayan Debreceni, kendi evindeki maçları Budapeşte’de oynamak zorunda kaldı ve ilk sezonunda sıfır çekti. Ancak Macaristan Ligi’nin iyice içine kapandığı ve ufkunun da çok açık olmadığı bu dönemde Liverpool, Lyon ve Fiorentina gibi üç devi ülkeye getirmek bile sükse yapmak için yeterliydi. İçinde bulunduğumuz 2009-10 sezonunda Debreceni altı sezondaki beşinci şampiyonluğu için Videoton’la çekişiyor. Bu sene şampiyonluk gelir mi bilinmez ama bir Loki taraftarı için şu ana kadar ulaşılan başarı bile ancak rüyalarda görülecek cinsten. Üstelik Honved ve Ferençvaroş’un küme düşmemek için çaba gösterdiği bir dönemde Debreceni pek de zevk vermeyen Macaristan Ligi’nin belki de tek parlak rengi

ŞİMENDİFER'İN SPORTİF YÜZÜ

Ölü yaprak vuruşunun sahibi Michel Platini “ Bir futbol takımı, bir varoluş şeklini, bir kültürü simgeler” diyerek futbol kulüplerinin ve onlara karşı olan karşılıksız sevginin temelini tarihsel köklere bağlar. Galiba milyarlarca insanın bu basit oyunun peşinden böyle bir ihtirasla koşmasının, ortaçağ orduları gibi topluca aynı renkleri giyip bir meydanda toplanmasının sebebi bu kökler. Ancak her zaman etnik kökenlere dayanan bir kökten de bahsetmiyoruz. Modern dünyanın kimlikleri olan toplumsal sınıflar da bu köklerin en derine inenlerinden. Tıpkı demiryolları kuruluşlarında alın teri döken işçi gruplarının ki gibi.

Kapitalist düzenin temellerinin atıldığı sanayi devrimi, üretim gücünden sonra dağıtım ağına ihtiyaç duymuş, ucuz bir seyahat ve ulaşım olan trenler tüm dünyada demirbaş haline gelmiştir. İngiltere’ de ilk deplasmanlı liglerin trenler ve onların ucuz seyahat olanağı ile gerçekleşmiş olması, Kara Tren’ in Yeşil Saha üzerindeki etkisine en iyi örnektir. Giderek vahşileşen kapitalizm ve sömürgecilik sayesinden zenginleşen batı, sınıf ayrımlarının etkisini iyiden iyiye hissetmeye başlamıştı. Fakirin zengini “dövebileceği” tek alan ise yeşil sahaydı. Bu ortamda sadece bir top ve birkaç adam gerektiren, oynayanın fakir, zengin, siyah, beyaz olduğuna bakmayan tek oyun futbol her vardiya değişiminde şantiyelerin, fabrikaların değişmez oyunu olmuştu. 1850’ den itibaren başlayan klüpleşme sürecinde tüm sınıflar kendi kültürlerine ait takımları kurmuş, gerçek yaşamdaki mücadeleyi herkesin eşit olduğu tek yer olan çimlere taşımışlardı.

Avrupa’ da bu tür takımlara yüzlerce örnek verebiliriz. İngiltere’ de Darlington, Harrogate, Doğu bloğu ülkelerindeki Lokomotif Moskova, Debrecini, Alman Lokomotive Leipzig, Rumen CFR Cluj gibi takımlar demiryolu işçilerinin takımlarıdır.

Ülkemizde ise durum biraz daha farklı. Futbol 20. yüzyılın başında imparatorluk coğrafyasında bulunan gayrimüslimlerin tekelindeydi. Cumhuriyet öncesi kurulan birçok takım sınıf çatışmaları sonucunda değil; yerli halkı birleştirme ekseninde kurulmuştu. Cumhuriyet sonrasında, 29 haziran 1938’ de Beden Terbiyesi Kanunu’ na eklenen 3530 sayılı madde ile 500’den fazla işçi çalıştıran tüm kuruluşlar spora yatırım yapmak zorunluluğunda kaldılar. Yurdun dört bir tarafını demir ağlarla örerek cumhuriyet devrimini yurdun her köşesine taşıyan demiryolları da Demirspor’ ların, temel besin maddesi şeker ve hammaddesi pancar üreticisi devlet kuruluşları Şekerspor’ ların, ağır sanayi hamlesinin simgesi olan Demir-Çelik fabrikaları Demir-Çelikspor’ ların temellerini bu madde sayesinde attılar.

Dönemin Türkiye’ sinde tüm alanlarda insanın başını döndürecek değişimler yaşanırken, Demirspor’ lar spor alanında bu değişimin en önemli rollerinden birine sahipti. Ulaşım ağı neredeyse olmayan bir ülkenin ticari, sosyal ve siyasi açıdan rayına oturması için demiryolları şarttı. Devletin yatırımcı sınıfın eksikliğinden dolayı tüm ekonomik hayatı yeniden yapılandırma sürecinde, devlet kuruluşlarının spora yaptıkları yatırımın halkı spora yönlendirmedeki etkisi tartışılamazdı. Özellikle Demirspor’ ların. Türkiye Futbol Federasyonu kayıtlarına göre ülkemizde toplam 38 tane Demirspor bulunmakta. Bunların üçü (Adana, Nusaybin, Ankara) halen profesyonel liglerde alın teriyle mücadele ediyor.

Çalkantılı bir politik geçmişe sahip Türkiye’ de, bir devlet kuruluşunun takımı olmak her baba yiğidin harcı değildi. Kadrolaşma ve özelleştirme yağmalarıyla diğer KİT klüpleri gibi hırpalanan Demirsporlar’ da tek tek kapılarını kapatıyordu. Bu klüpler arasında en önemlisi herkesin aklına geleceği gibi Adana Demirspor. 1940 yılında kurulan kulüp başına gelecekleri anlamış olacak ki, 1969 yılında kuruluşla tüm bağlarını kopardı. Artık sadece kulübün ambleminde ve renklerinde kalan bir gönül bağlılıkları var TCDD ile aralarında. Adana Demirspor’ un Türk spor tarihindeki yerini sadece futbol ile kısıtlamak, bu köklü kulübe haksızlık olur. Adana Demirspor İstanbul, Ankara ve İzmir takımlarından sonra profesyonel futbol liglerinde mücadele etmiş ilk Anadolu takımı olmasının yanında, su topu liginde 17 yıl üst üste olmak üzere 29 şampiyonluğu bulunan bir takıma sahipti. Ayrıca Manş Denizi’ ni tüm zamanların en hızlı derecesi ile yüzme rekorunu 1976’ da kıran Türk yüzücü Erdal Acet’ de Adana Demirspor’ un yüzücüsüydü.

Demirspor’ ların memlekete kazandırdıkları burada sayarak bitiremeyeceğimiz kadar çok. Hangimiz şampiyon güreşçi Hamza Yerlikaya’ nın Haydarpaşa Demirspor’ lu olduğunu, eski milli futbolcular Gündüz Kılıç’ ın Ankara Demirspor’ da oynadığını , Basri Dirimlili’ nin Eskişehir Demirspor’ da yetiştiğini, 1500 metre Balkan Şampiyonu Zeki Öztürk’ ün Sivas Demirspor’ da koşmaya başladığını biliyor.

Yaşlıların deyimi ile Şimendifer (Fransızca chemin de fer), anlayacağınız adıyla demiryolları işletmeleri zamanında devletin yüklediği sporun lokomotifi olma misyonunu başarıyla yerine getirmeleri, inişi, çıkışı, virajı çok olan siyaset yollarında kaza yapmalarını engelleyemedi. Bu kazadan çıkan enkaza ise amatör branşlarda halen memleketin birçok ilinde spora hizmet ettiği için kocaman bir teşekkür borçluyuz.

24 Ekim 2010 Pazar

UPS'ye GOL !

UPS işçilerinin haklı mücadelesine 10 Ekimde verilen uluslararası destekten bir hafta sonra bu kez futbolsever taraftar grupları ve işçi örgütleri UPS işçileriyle dayanışma eylemi gerçekleştirdiler. Sloganlı, alkışlı, tezahüratlı yürüyüş Galatasaray’dan Taksim’e kadar devam etti.

Eyleme katılan taraftar gruplarından “GS Tek Yumruk”, “BJK Halkın Takımı”, “Beleştepe”, “FenerbahCHE”, “Adana Demirspor İstanbul Tayfası”, “Forza Livorno” ve Spor Emekçileri Sendikası yürüyüş boyunca UPS işçilerini destekleyen tezahüratlarda bulundu. Tekel ve Brillant işçileri de sınıf dayanışmasına ortak oldular.

( Resimler tarafımdan çekilmiştir.)








23 Ekim 2010 Cumartesi

Almanya'da Demirsporlar

Almanya özellikle bölgesel bazda çok sayıda Demiryolu kökenli takım var. Şimdilik isim bazında da olsa adlarını anmakla yetinelim. Daha sonra belli başlı olanlarını inceleyebiliriz.

İnternet üzerinde araştırma yaparken Demirsporların bir dernek altında örgütlendiklerini gördüm. Derneğin internet sitesinden de derneğe üye kulüplerin listesini aldım. Bu arada sitenin adresi http://www.vdes.org/. Bu kulüplerin hepsi değil ama çok büyük çoğunluğu futbol branşında faaliyet gösteriyorlar. Sitedeki bilgilere göre futbol ile uğraşan Demirspor sayısı 142 ! Türkiye'nin üç katından fazla. Üye kulüplerin listesine şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz : http://www.vdes.org/index.php?modul=suchen . Alt taraftaki "sportart" kısmından "Fußball" seçeneği ile kulüp listesini elde edebilirsiniz.

Kulüplerin isimleri bizdeki "... Demirspor"a benzer olarak büyük oranda "ESV" ön adı ile başlıyor. ESV'nin açılımı Eisenbahner (Demiryol(c)u) Sport (Spor) Verein (Kulübü). Bunun yanı sıra "Lokomotive" adını yalnız veya ESV ile kullanan kulüpler de var.

Bir çoğunun internet sitesi bulunmakta. Yerel amatör kulüpler olarak faaliyet gösteriyorlar ancak Türkiye'deki benzerlerinden çok daha aktif görünüyorlar. En azından sitelerden edindiğim izlenim bu.

Renk konusunda ise tek tiplik yok. Yalnız şurası göze çarpmakta ki, isimlerinde Lokomotive ibaresini taşıyanların çok büyük çoğunluğu kırmızı - siyah. Diğerleri arasında mavi - beyaz, lacivert - beyaz ve sarı - siyah daha revaçta. Yine de Türkiye örneğindeki gibi mavi - lacivert benzeri bir yönelim yok. İşin bana ilginç gelen kısmı ise tespit ettiğim renkler arasında demiryollarının evrensel sayılabilecek renklerinden olan yeşil - kırmızı'ya neredeyse hiç rastlamamak oldu.

Vardığım bu sonuca tek tek kulüp sitelerini gezerek varmadım. Zira çok uzun bir çalışma olurdu. Bunun yerine http://www.vereinswappen.de/ sitesinin arama motoruna "ESV" ve "LOKO" yazarak çıkan logoları ve renkleri incelemekle yetindim. En azından başlangıç seviyesinde bilgi sahibi olmaya yetiyor.

Kale..


Son yıllarda kalede yaşadığımız sorunların bu yıl başında artık son bulduğunu düşünmeye başlamıştım fakat artık yanıldığımı düşünmeye başladım..

Genç kalecimiz Emrah Tuncel sezon başında gösterdiği performanstan uzaklaşmakta.. Umarım kalecimiz biran önce kendini toparlar..Kalesini gole kapar ve basit goller yemez..

Hücum hattındaki problemleri çözmeye başladığımız bugünlerde kalede sıkıntı yaşamayalım..

14 Ekim 2010 Perşembe

yetmez ama EVET !


Öncelikle geçmişten bugüne kadar bizlere acı çektiren, bizleri üzen, bizlere cefayı layık gören kişi ve kurumlara saygılarımı sunarım (!)
Herşey tersi ile bilinir mantığı ile hareket etmenin bu kadar göz önünde olmasını hayranlık ve şaşkınlıkla izliyorum. Arkasında bulunan bunca taraftarın büyük hayallerine karşı; küçük işler yapmaya çalışan zihniyeti alnından öpüyorum. Bu taraftar ne kadar büyük düşünürse düşünsün, biz yine kendi küçük dünyamızda abesle iştigal ile uğraşacağız deyip; kara kutularının içine sığınan sığ insanların icraatlarına karşı EVET diyorum...

Yıllarca bizlere izlettirdiğiniz kötü futbol yetmez daha fazlasını yapın...
İğrenç yönetim anlayışınız yetmez daha fazlasını yapın...
Taraftarı müşterileştirme çabanız yetmez daha fazlasını yapın...
Onursuzca hareket etmeniz yetmez daha fazlasını yapın...
Bu takımı canından çok sevenelere köstek olmanız yetmez daha fazlasını yapın...
Formayı sadece 90 dakika üzerinize giydiğiniz paçavra olarak görmeniz yetmez daha fazlasını yapın...
.
.
. Bizleri kör bir kuyuya atarcasına can çekiştirmeniz yetmez daha fazlasını yapın...
Bizleri daha fazla yerle bir edin, daha fazla üzün, daha fazla yerin dibine sokun...
Madem ki bu zamana kadar yazdıklarımızın, çizdiklerimizin, söylediklerimizin tersini yaptınız... Lütfen yine yazdıklarımızın tersini yapın... Bu kadar yetmez... Daha fazlasını yapın...

(Yazımın muhattabı sahada aslan gibi mücadele eden veya mücadele etmeye çalışan futbolcu kardeşlerim değildir. Yazımın muhattabı bu takıma 1 TL dahi olsa nasıl kalıcı gelir elde ettirebilirim düşüncesi ile hareket eden yönetici değildir. Yazımın muhattabı RUHSUZ, ONURSUZ, DEMİRSPORlu olmayan zihniyettir.)

9 Ekim 2010 Cumartesi

Susalım... Haykıralım !

Bazen susmak en güçlü haykırmaktır...

Sanal ortamın bu kadar baskı kuran bir meta haline gelmesinin olumlu veya olumsuz birçok etkisinin ardından bakakalmamak elde değil. Reel yada reel olmayan birçok düşüncenin, olayın, olaylar hakkında ki yorumların bu kadar dışa vurulması; Adana Demirspor tribün yapısını nasıl etkilediği konusunda büyük endişelerim bulunmakta. Belki yazdıklarımdan önce birçok yazı yazılmıştır, bir çok kelam edilmiştir ancak yazılan yazıların, edilen kelamların bir kulaktan girip; diğer kulaktan çıktığı aşikar...

Demirsporluluk duruşunu yaşamaya çalışan onca ağabey ve kardeşlerimizin yanında bu duruşa ayak uyduramayan veya bu duruşu yaşamaya gayret göstermeyen kardeşlerimiz ne hikmetse Facebook, Forumlar, Çeşitli internet siteleri v.b ortamlarda kendilerini yüceltme konusunda hassasiyetle hareket ediyorlar. Argo cümlelerin kullanımının azami derecede nüksetmesinin bizim açımızdan ne denli tehlikeli olduğunu hala anlamayanların artık kendilerine çeki düzen vermeleri gerekmektedir...

Başka takım taraftarları ile dostluk, kardeşlik, düşmanlık v.b konularında iletişime geçip; sonuçlarında tüm Adana Demirspor taraftarlarının etkileneceğini unutup, duruşumuza yakışmayacak şekilde tarafımıza ithaf edilen düşüncelerin karşısında pejmürde bir şekilde duran ve bu konuda herhangi bir şekilde savunma pozisyonu yaratamayan bir anlayışın ivedilikle yok olması bu konuda hassasiyetlerimizin anlaşılması gerekmektedir. Aksi takdirde sonuçlarından tüm renktaşlarımız etkilenecektir.

Gelin hep beraber susalım... Hep beraber yaptıklarımızla, projelerimizle, organizasyonlarımızla, duruşumuzla, vizyonumuzla konuşalım... Gelin hep beraber susalım... Gelin hep beraber haykıralım... Artık kendimize çeki düzen verip, başkalarının bizi çekiştirmesine izin vermeyelim... Sadece susalım ve haykıralım... LÜTFEN !

8 Ekim 2010 Cuma

Sakaryasporu Tanıyalım


1965 yılında kurulmuştur.Renkleri Yeşil-Siyahtır.

Türk Futboluna çok önemli oyuncular kazandırmış bir takımdır.Uzun yıllar Süper Ligde oynadılar.2006-2007 sezonunda Süper Ligden düştüler.Son iki sezondur 2. Lig de mücadele etmektedirler.Geçen yıl Grupta kötü bi sezon geçirdiler fakat Klasmanda çok iyi bir çıkış gerçekleştirerek ligi T.Linyitin ardından 2. sırada bitirdiler.

1988 yılında Türkiye Kupasını kazanma başarısını göstermişlerdir.

İç saha maçlarını 14.800 kişilik Sakarya Atatürk Stadında oynamaktadırlar.
Teknik Direktörleri Murat Bölükbaşıdır.

Şuana kadar ligde yaptıkları maçlarda deplasmanda hiç yenilgileri yok.Dardanelspor ve Tarsusu yenip Belediye Vanla berabere kaldılar.
Sakaryaspor 10 golle Ligin en çok gol atan ekiplerinden.Kalelerinde ise 7 gol gördüler.En golcü oyuncuları 6 maçta 4 golle Mesut Morgüldür.

Ligin iddialı takımlarından Sakaryaspor,geçen haftaki yenilgilerini bizden alacakları galibiyetle unutmak istiyorlar.

Bence çok zorlu bir maç olacaktır.3 sonucada açık bir maç, hangi sonuç çıkarsa çıksın kesinlikle şaşırmayacağım bir maç ama inşallah takımımız kendini toparlayıp bu maçta çok önemli bir galibiyet alacaktır.

SALDIR MAVİ ŞİMŞEĞİM!

4 Ekim 2010 Pazartesi

Kötü !

Günler öncesinden gidilecek mi, gidilmeyecek mi soruları üzerinde gezinirken; bir taraftan da Kocaelispor'un ligden düşürülme ihtimallerini bekledik. Olmasın istedik, düşmesinler, kapatılmasınlar istedik. Pazar günü gidiliyordu 10.40 Haydarpaşa-Adapazarı treni ile... Bu noktadan sonra hafiften KÖTÜ'ye sarmaya başlıyordu hikaye...

Yaklaşık 30-35 kişilik DEMİRSPORLULUK RUHU'nu yakalama ciheti içerisine girmiş taraftar ile beraber binilmiş trene, tezahuratlar, etrafa bakmalar, yorumlar, eğlence v.b renktaşların bir araya gelipte mutlu olabilecekleri herşey konuşuluyor. Birkaç tane Kocaelispor'lu taraftarlarda geliyor bulunduğumuz kompartmana... Biz sizi götürürüz diyorlar ve bestelerimize eşlik ediyorlar...

Özeleştiri-1- : Adana Demirspor taraftarının bir toplu taşıma aracında, kendilerinden başka insanların da bulunduğu bir araçta küfür etmesi, küfürlü tezahurat girmesi ne bizlere yakışıyor ne de ruhumuza... Söylenecek o kadar çok bestemiz var ki !


"İşte burası" deyip iniyoruz trenden... Bekleyenlerimiz var orada... Mavi-Kırmızı renkleri ile emniyet görevlileri tarafından karşılanıyoruz... Megafondan "kaldırımdan yürüyün" sesleri eşliğinde sonunda varıyoruz stada... Ankara Tayfası erkenden yeri almış ardından Adana Demirsporlular Derneği gözüküyor. Bizde bu arada köfte-ekmek çıkışında iddaa bayisinde soluğu alıyoruz... Maç saati yaklaşıyor, gişelerin önünde toplanıyoruz tekrar...

Özeleştiri-2- : Adana Demirspor taraftarı artık malum takımlara küfür edecek seviyeden çok çok yukarıdadır... Biz onların adını ağzımıza alacak kadar küçülmüyoruz; tam tersine BÜYÜYORUZ !

Derken stada giriyoruz... Şimşekler Grubu geliyor ardından... "Sensiz Bir Lig Olmaz Olsun KOCAELİ" pankartı gölgesinde kalıyoruz önce sonra yağmurun daha sonra güneşin... Ne olduğumuzu anlayamıyoruz, kafalarımız iyi oluyor. İlk yarı 0-0 biterken futbolcular ne düşünüyordu merak ediyorum... İkinci yarı başladı.

Özeleştiri-3- : Eğer ki bir maça bağrılmak için gidilmişse ve ben Kocaelispor maçına bağrılmak için gidildiğini düşünüyorum. O maçta bağırılır; bağırılmıyorsa dahi sadece alkış ile tempo tutulur. Ancak bunu da yapmayıp kenara geçip oturmak AYIPTIR !


1-o yeniliyoruz... 69.Dakika da Bekir ÇINAR'ı anıyoruz ama uyandıramıyoruz futbolcuları sonra 2-0 rüyalara dalıyor futbolcular... Oturuyoruz olduğumuz yere... Aralık 2009 dan beri galibiyet yüzü görmeyen bir takıma galibiyeti tattırıyoruz. Biz harbiden sevindirmeyi çok iyi biliyoruz... Sağlık olsun !

ancak biz "YAĞMURDAN DOLAYI DEĞİL, TERDEN DOLAYI ISLANAN FORMAYI GÖRMEK İSTİYORUZ."

*Maçta, gidişte, gelişte taraftarlar arasında herhangi bir olumsuz bir durum olmadığını belirtmek istiyorum !

Fotoğraflar için : TIKLAYINIZ.

2 Ekim 2010 Cumartesi

| Devam... 3 te 3

İstanbul'un Demirspor'u bir galibiyet daha alarak namağlub ilerliyor... Görüşürüyoruz, konuşuyoruz, mesajlaşıyoruz... Demirsporluluk ruhunu en içlerinde yaşadıklarını hissediyoruz...

Maçlarına gitme gibi bir düşüncem vardı ancak uyku-deplasman-çalışma üçgeninde bu isteğim gerçekleşmedi... Ancak vicdani sorumluluk çerçevesinde illaki mesaj atacaktım 3.Hafta sonrası Kalespor'u tek gol ile geçip o tek golün sahibine mesaj atmışım... Şu anda ne yazdığımı unutmuşum, uyku sersemliği sonrası hatırlayamadım... Demek ki güzel birşeyler yazmışım ki bir nebze de olsa etki edebilmişim Demir Yüreklilere...

Umarım namağlub devam ederler ve hayal ettikleri yerlerde kendilerini bulurlar...

Demir Yürekli Çocuklar siz bu yolda devam edin, biz ise sizin peşinizden devam edelim...

İstanbul Demirspor 1-0 Kalespor ( Gol : dk 47 Can )

1 Ekim 2010 Cuma

Tren kalkıyor !


Adana Demirspor İstanbul Tayfası için "mutluluk günü."

Bu haftanın gelmesini bekledik, iple çektik desek yeridir... Bir deplasmana tren ile ortak olmak, tren ile varabilmek istediğimiz yere... Zannedersem bir Demirsporlu'nun en mutlu olduğu andır...

Evet 03/10/2010 Pazar günü Kocaeli'ne hareket ediyoruz; hemde tren ile...

Haydarpaşa Garı'ndan saat 10.40 da kalkacak trenimiz... (Biz saat 10.00 civarı oralarda filizlenelim.) Derince istasyonunda ineceğimiz saat 12.23 ! Tren ve maç biletlerini toplu şekilde alacağız. (Karışıklığa mahal vermemek için)

Derince istasyonu'ndan geri dönüşümüz ise saat 17.41, Haydarpaşa'ya varış saatimiz ise 19.23 olacaktır...

Son istasyonun ZAFER olması umudu ile... Tren kalkıyorrrrrrrrrrr