25 Ekim 2010 Pazartesi

DEBRECENI: MACAR FUTBOLUNUN PARLAK RENGİ







Doğu Bloku’nun yıkılması pakta dâhil pek çok ülkede spor sisteminin köklü bir şekilde değişmesinde yol açtı. Özellikle Jozef Stalin döneminde Sovyetler Birliği’nde ve uydusu konumundaki diğer ülkelerde “CSKA, Dinamo, Lokomotif” şeklinde vücut bulan ordu-polis-fabrika odaklı spor teşkilatı, senelerce başarılı ürünler verdi. Ancak Varşova Paktı dağıldığında hızlı bir şekilde serbest piyasa rejimine geçen ülkelerde bu yapı neredeyse ışık hızında dağıldı ve dengeler tamamen değişti. Yeni dönem sermayesini bünyesinde toplayabilen CSKA Moskova gibi kulüpler bu geçişi nispeten hasarsız atlatıp yollarına devam ederken, farklı ülkelerde geçmişin çok önemli kulüpleri neredeyse tarihe karışma tehlikesiyle yüz yüze kaldı. Honved, Ferençvaroş, Dukla Prag, Bohemians ve Dinamo Minsk gibi kulüpler günümüzde eski günlerini mumla arıyor. Onların yokluğunda devreye ise yeni kulüpler girdi. Komünist yönetim sırasında senelerce alt liglerde kendi yağında kavrulmaya uğraşan bazı kulüpler, yeni dönemde Şampiyonlar Ligi’nde ülkelerini temsil etme şansını bulabiliyor. Bu kulüplerden Unirea Urziceni ve BATE Borisov’u daha önce tanımıştık. Talihi sonradan açılan kulüplerin Macaristan’daki temsilcisi ise kuşkusuz Debreceni VSC ya da kısa ismiyle Debreceni, yani Debrecen.

Demiryollarının takımı
Debrecen, Macaristan’ın en doğusunda, farklı kültürlerin kesiştiği bir şehir. Kentin geçmişinde Macarların yanı sıra Slovakların, Rumenlerin, Sırpların ve hatta Almanların kültürel izlerine rastlamak mümkün. Bu şehrin 20. yüzyıl Macar tarihindeki önemi ise ülkenin demiryolu merkezi olması. Zaten Debreceni de bir demiryolu işletmesi takımı. Doğu Bloku’nda kurulan pek çok demiryolu takımının aksine Debreceni, Macaristan’daki Sovyet etkisinden, hatta Ekim Devrimi’nden bile önce kurulmuş bir kulüp. 1902 yılında Egyetértés adıyla kurulan ama hemen sonrasında bugünkü Debreceni Vasutas Sport Club (DVSC, yani Debrecen Demiryolcular Spor Kulübü) adını alan Debreceni, ilk yıllarda istikrarlı ama yavaş bir yükseliş sağladı. 1920’lerin ilk yarısında kendi bölgesindeki rakiplerine üstünlük kuran takım, Kuzey Şampiyonası’nda bu yıllarda beş kez zafere ulaştı. Ancak 1926 yılında Macaristan’da profesyonelliğin kabulüyle beraber kulüp için zor günler başladı. O yıla kadar zaten ulusal şampiyona seviyesine yükselemeyen ekip, neredeyse tüm oyuncularının yeni kurulan profesyonel Bocskay kulübüne geçmesiyle bölgesel alt liglere savruldu. Kulübün geri dönüşü de ancak Bocskay’ın işâsıyla mümkün olabildi. 1942-43 sezonunda ise İkinci Lig’de dördüncü sırayı alan Debreceni, tarihinde ilk kez Birinci Lig’de oynama hakkını kazandı. Ligdeki ilk sezonunda on ikinci sırayı alan ve düşmekten zor kurtulan ekip, sonraki sezonlarda da ilk onu pek zorlayamadı. 1945-46 sezonunda iki grup ve play-off sistemiyle oynanan ligde ise Debreceni Doğu Grubu’nu dördüncü bitirdi ve play-off’lar sonunda yedinci oldu. Ancak takım 1947-48 sezonunda sondan ikinciliği alarak küme düşmekten kurtulamadı. Bu Debreceni’nin komünist dönem öncesi Birinci Lig’de geçirdiği son sezondu. Yeni dönemde kulüpte isim değişikliğine gidildi ve diğer Doğu Bloku ülkelerindeki demiryolları takımları gibi Lokomotiv ismi benimsendi. Takım bu dönemde bugün hâlâ kullanılan “Loki” (Lokomofin kısaltması) lâkabını da benimsedi. Ancak bu isim değişikliğine rağmen takımın kaderinde bir gelişme olmadı. Aksine, tıpkı Romanya’da olduğu gibi Macaristan’da da yeni sistem
tamamen başkent merkezli kurulmuştu. Merkez, çevreyi bir girdap gibi etrafında döndürüyordu. Vasas, Vörös Lobogo (MTK), Honved gibi başkent takımları yalnızca ülkenin değil Avrupa’nın da en güçlü takımları arasındaydı. Macaristan Millî Takımı’nın da zirve yaptığı bu yıllarda Lokomotiv Debreceni diye bir takımdan Budapeşte’de kimsenin haberi var mıydı, tartışılır. 1967, kulüp tarihinde en başarısız yıllardan biri oldu ve Debreceni Üçüncü Lig’e düştü. Doğu Bloku yıkılıncaya kadar da en üst lige dönemedi.



Yeni bir başlangıç
1993, Macaristan için olduğu kadar Debreceni için de yeni bir başlangıcı simgeliyordu. 1992-93 sezonunda İkinci Lig Doğu Grubu’nu şampiyon bitiren takım, neredeyse elli yıl sonra Birinci Lig’e geri dönmüştü. Aynı yıl Birinci Lig’de Ujpest gibi eski dönemin en önemli takımlarından birinin son anda ligde kalabilmesi dengelerin değişmekte olduğunun belki de ilk işaretiydi. Birinci Lig’deki ilk sezonda Debreceni ligi yedinci bitirdi, kupada da çeyrek final oynadı. Takım sonraki yıl ise ligi üçüncü sırada bitirdi. Aynı sezon bir zamanların dev Vörös Lobogo’su MTK ise İkinci Lig’deydi. 1998-99 sezonu Debreceni’nin ilk kez Avrupa Kupaları’na katıldığı sezon oldu. Bundan önce kulübün tek yurt dışı tecrübesi 1985 yılında Orta Avrupa kulüplerinin katıldığı Mitropa Kupası’nda İtalya’nın Pisa kulübüyle oynayıp 2-0 kaybettiği maçtı. 1998-99’da Intertoto’da mücadele eden Debreceni, ilk turda Belarus’un Dnepr ekibini eledi. Çek Cumhuriyeti’nin Hradec Kralove ve Almanya’nın Hansa Rostock takımlarını da saf dışı bırakan Debreceni, yarı finalde de diğer üç rakibi gibi eski Doğu Bloku takımı olan Polonya’dan Ruch Chorzow’la eşleşti. Avrupa tecrübesi kendisinden daha fazla olan rakibi karşısında iki maçta gol dahi atmayı başaramayan ekip, UEFA Kupası’na yükselebilmek için Bologna’yla oynama fırsatını da kaçırmış oldu. Ancak bu sezon yine de Debreceni tarihine geçecekti. Zira takım Macaristan Kupası’nda finale çıkmış ve Tatabanya karşısında alınan 2-1’lik galibiyetle ulusal çaptaki ilk kupasını müzesine götürmüştü. Üstelik bu, bir sonraki sezon doğrudan UEFA Kupası’na katılmak demekti. 1999-2000 sezonundaki ilk UEFA macerasında Debreceni ilk turda zorlu bir kura çekerek Almanya’nın Wolfsburg ekibiyle eşleşti. Almanya’daki ilk maçı Akonnor ve Juskowiak’ın golleriyle kaybeden Loki, ikinci maça çok umutlu çıkmadı. İlk yarıda Akpoborie’yle yenik duruma da düşen Debreceni, Radu Sabo’nun iki golüyle maçı kazanmayı başarsa da turu geçemedi. Ancak takımın yükselişi devam ediyordu. 2003-04 sezonu Debreceni için Avrupa’daki eşiğin iyice yükseldiği sezon oldu. UEFA Kupası’na ön eleme turundan başlayan DVSC, önce Litvanya’nın Ekranas takımını yenerek ana turlara kaldı. Sonrasında birinci turda Hırvatistan’ın Varteks, ikinci turda Yunanistan’ın PAOK takımlarını eleyen Debreceni, sürprize imza atarak üçüncü tura geldi. Club Brugge eşleşmesinde deplasmanda Trabzonspor’un eski oyuncusu Rune Lange’nin attığı tek gol, belki de kulüp tarihinin en üzücü golüydü. Zira bu gol, eşleşmedeki tek goldü ve Debreceni bu golle son otuz iki takım arasına kalmayı kaçırdı.

Lige ağırlığını koyuyor
Diğer taraftan, takım yavaş yavaş Macaristan Ligi’ne de ağırlığını koyuyordu. 2004-05 sezonunda Ferencvaroş’la şampiyonluk yarışına giren ekip, özellikle Igor Bogdanoviç’in golleriyle bu mücadelede öne çıktı ve bitime iki hafta kala tarihinin ilk lig şampiyonluğunu ilân etti. Bir sonraki sezon Şampiyonlar Ligi elemeleri onları bekliyordu. Debreceni elemelerde önce Hırvat şampiyonu Hajduk Split’le oynadı ve rakibini elemeyi başardı. Sonraki rakip yalnızca Debrecen şehrini değil, tüm Macaristan’ı heyecanlandıracak nitelikteydi. Manchester United, Loki’ye rakip olmuştu. Macaristan’daki maç Debreceni’nin kendi stadı Olah Gabor’da değil, başkentteki Ferenç Puşkaş Stadyumu’nda oynandı. Zira bu maçı olabilecek en büyük stadyumda oynamak hem Macar sporseverlerin ilgisini tatmin edebilmek hem de bu ilgiyi nakde tahvil edebilmek için gerekliydi. United iki maçı da 3-0 kazanırken Debreceni pek bir şey yapamadı ama futbolseverler Cristiano Ronaldo, Ruud Van Nistelrooy ve Ryan Giggs gibi yıldızları canlı izleme fırsatı yakaladı. UEFA Kupası’nda yoluna devam eden Loki ise yine önemli bir ekiple, Shakhtar Donetsk’le eşleşti ve buradaki yolculuğu da kısa sürdü. Ancak takım Macaristan’da yeni dönemin ilk hanedanını kurmayı başarmıştı. Debreceni son beş sezonda dört kez şampiyon olurken, bir kez de ikinci sırada yer aldı. Millî yıldızların çoğunun daha U19 çağında yurt dışına gittiği, eski büyük kulüplerin ise maddi krizlerin yanı sıra tribün olayları ve ırkçılık gibi sıkıntılarla uğraştığı bir dönemde Debreceni zirveye ray döşemişti. Bir zamanlar başkente demiryolu dışında ulaşımı olmayan şehrin takımı olarak adı bile bilinmeyen Debreceni’yi artık herkes tanıyordu. Ancak bu ünü Avrupa’ya yaymanın ve Macaristan’ın büyükleri arasına gerçekten girmenin tek yolunun Şampiyonlar Ligi’nden geçtiğini kırmızı-beyazlılar çok iyi biliyorlardı. Debreceni’nin bir sonraki hedefi Ferençvaroş’tan sonra Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden ilk Macar takımı olmaktı. Üstelik Platini’nin, ülkesinde şampiyon olan takımların Devler Ligi’ne girişini kolaylaştıran yeni sistemi de Debreceni’ye ciddi bir şans tanıyordu. Bu kez önlerine Manchester United gibi bir dev çıkmayacaktı. Nitekim İsveç’in Kalmar, Estonya’nın Levadia ve Bulgaristan’ın Levski Sofya takımları bu dev lige giden yolun pek de taşlıklı olmadığını gösteriyordu. Zoltan Kiss ve Tibor Dombi gibi millî takım tecrübesi de olan oyuncularla Debreceni kolay sayılabilecek şekilde Şampiyonlar Ligi’ne adım attı. Stadyumu UEFA’nın en üst ligi için belirlediği kriterlere uymayan Debreceni, kendi evindeki maçları Budapeşte’de oynamak zorunda kaldı ve ilk sezonunda sıfır çekti. Ancak Macaristan Ligi’nin iyice içine kapandığı ve ufkunun da çok açık olmadığı bu dönemde Liverpool, Lyon ve Fiorentina gibi üç devi ülkeye getirmek bile sükse yapmak için yeterliydi. İçinde bulunduğumuz 2009-10 sezonunda Debreceni altı sezondaki beşinci şampiyonluğu için Videoton’la çekişiyor. Bu sene şampiyonluk gelir mi bilinmez ama bir Loki taraftarı için şu ana kadar ulaşılan başarı bile ancak rüyalarda görülecek cinsten. Üstelik Honved ve Ferençvaroş’un küme düşmemek için çaba gösterdiği bir dönemde Debreceni pek de zevk vermeyen Macaristan Ligi’nin belki de tek parlak rengi

Hiç yorum yok: