14 Eylül 2013 Cumartesi

MASMAVİ Umutlar MASMAVİ Bir Gelecek..

HALKIN TAKIMIYIZ , HALKIN YANINDAYIZ...

Taraftalığın maçtan ibaret olmadığını kanıtlayan Adana Demirspor taraftarı sosyal sorumluluk ve yardımlaşma projeleriyle bir çok kez sosyal medya da gündeme gelmişti...
Adana Demirspor Eskişehir Tayfası Siirt/Kurtalan'da bulunan Beykent İlk/Ortaokulu'na yardım için çalışmalara başladı.
Bu proje kapsamında Adana Demirspor Eskişehir Tayfası sayfasına ulaşarak kırtasiye , giyim , ana sınıfı malzemeleri ve erzak yardımında bulunabilirsiniz...


Unutmayın , BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ..

BİLGİ | Arkadaşlar Siirt-Kurtalan'daki Beykent İlk/Ortaokulunda toplamda 9 derslikten oluşmaktadır. 
Okulların yeni açıldığı bu dönemde her türlü malzemeye ihtiyaç olduğunu önemle belirtmek isterim. 
1.sınıftan 8.sınıfa kadar her bir sınıf için 1'er derslik , 1 tanede Ana sınıfı bulunmaktadır.
Yaklaşık 150 öğrencinin bulunduğu okulumuzdaki öğrenciler 5-14 yaş aralığındadır. 
İhtiyaçların bunlara göre belirlenmesini önemle rica ediyoruz . . 

1) Kırtasiye malzemesi (fon kartonu, elişi kağıdı, yapıştırıcı, her tür boya, A4 kağıdı, makas vb.)
2) Oyuncak (yapboz,top , evcilik, blok, kukla- oyuncakları, araba, bebek, vb.) 
3) Küçük bir kütüphane için kitaplar ,Ansiklopedi . .
4) Okul öncesi için boyalar,eğitici tahta yapbozlar,masa,sandalye,dolap,…
5) Temizlik malzemeleri
6) 5-14 yaş aralığına uygun Kıyafetler . . .

Tüm bunların 0 yada ikinci el olmasının hiçbir önemi yok. . Temiz ve kullanışlı olması yeterli . .

Not: Malzemeler Store'de toplanacaktır.

23 Ağustos 2013 Cuma

Hakkari'de gülen yüz olmak..


Yukarıdaki fotoğraf hakkında çok fazla bir cümle kurmaya gerek olmadığı inancındayım.

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak, Hakkari'de yüzleri tebessüme muhtaç çocukların, gülmelerini yakaladık. Demirspor neden oldu buna. Demirsporlular neden oldu.

Çocukları mutlu etmek bu kadar kolayken, zor olan seçilmemeli. Üzülmemeli çocuklar.

Fotoğrafa uzun uzun bakıp, anlayabilmeliyiz anlayamadığımız birçok duyguyu...

18 Ağustos 2013 Pazar

Boluspor 1-0 Adana Demirspor'umuz

Geçen sezonada Bolu deplasmanı ile başlamıştık ve yine galip gelememiştik. Uzunca bir süredir takımızı sahada görme hayalini kurduk. Adana'dan, İstanbul'dan, Ankara'dan ve diğer illerden birçok taraftar yine herzaman olduğu gibi takımını yalnız bırakmadı. Sezonun nazar boncuğu diyoruz ve üzülmekle beraber, telafisi edilebilir olduğunu biliyoruz. Yapılan çokca transferlerin handikabı olacaktır illaki ( uyum, pas vb) zamanla bu handikabı da yeneceğimizi düşünüyorum. Gelecek hafta galibiyet serisine başlamak ümidi ile..

İstanbul Tayfası pankartı ve mensupları Bolu'daydı.

25 Haziran 2013 Salı

..hoşgeldin "Yücel İldiz"


Adana Demirspor'un Teknik Direktörü belli oldu. Şahsen benimde istediğim bir Teknik Adamdı. Hakkında olumsuz herhangi bir duyum almadım.

Onu sınıf arkadaşı "Bektaş Sayın" dan dinleyelim.

Yücel İldiz, önce sınıf öğretmenidir. 6-12 Yaş çocukları yetiştirme eğitimine sahip. Beden Eğitimi bölümünü bitirerek gençleri yetiştirme eğitimine sahip. Teknik Direktör eğitimi de alarak yetişkin eğiticisi olmuştur. Kısacası MİLLİ TAKIMLAR için bulunmaz özelliklere sahiptir. Lider karakterlidir. İşçi çocuğu olarak emeğin değerini en iyi bilenlerdendir. Atatürkçüdür. Sınıf arkadaşım olarak başarılarından gurur duyuyorum.

21 Haziran 2013 Cuma

Buluştuk !

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak dün saat 19.00 sıralarında buluştuk. Uzun süredir buluşmama gibi bir durumun söz konusuydu. Tribün liderlerimizden Adem TEL ve Ramazan ÖLÇER'in katılımıyla bu duruma son verdik ve buluştuk.

Buluşmamızın temel amacı kongre öncesi ve sonrası bilgilendirme, tartışma ve sorunlarımızdı. 
Sorulan her soruya açık yüreklilikle cevap verildi. Hatalar ve doğrular konuşuldu. Bundan sonra neler yapılacağına dair fikirler ortaya çıktı.

Buluşmanın bir hayli verimli geçtiğini, faydalı olduğunu söyleyebiliriz. Buluşmamıza geldikleri için, Tribün Liderlerimiz Adem TEL ve Ramazan ÖLÇER'e teşekkür ederiz. 

20 Haziran 2013 Perşembe

Buluşuyoruz..



Bugün saat 19.00'da, Beşiktaş Alkım Kitabevi yanında bulunan Şeker Cafe'ye, sormak istedikleri olan, söylemek istedikleri olan, sanal alemde ne demek istediğini tam olarak anlatamayan, çekinen, bilgi almak isteyen her kim varsa gelsin.
Ayırt edilmeksizin bir çok konunun konuşulacağından emin olabilirsiniz.

Misafirlerimiz: Adem TEL - Ramazan ÖLÇER

30 Mayıs 2013 Perşembe

..kapıyı dışarıdan kapatınız.

.. Bu kulübü yıllardır sömüren, bu kulübü kendi aile şirketlerinde olmadığı karar zarara uğratan, siyasi-ticari rant haline sokan insancıkları bu kulüpte artık görmek istemiyoruz.

Mustafa TUNCEL başta olmak üzere, Mehmet GÖKOĞLU, Önder SERİN ve onlarla aynı zihniyette olan; Malzemecisinden, Doktoruna, Aşçısından, Teknisyenine kadar hepsine sözümüz şudur.

"Kapıyı dışarıdan kapatınız ve bir daha geri dönmemek üzere gidiniz!"

Ömer ÇELİK karşılaşması ile alakalı açıklamamızdır..

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak Şimşekler Grubu'nun aldığı kararı destekliyoruz..Neden mi.. ?

1-) Ömer Çelik'le görüşmek onun mensup olduğu partiyle , ya da sahip olduğu siyasi düşünceyle beraber olduğumuz anlamına ASLA gelmez..

2-)Adana Demirspor tarihinin en önemli kongrelerinden birini yaşayacak..Taşeron yönetimi kullananlar ön plana çıkacak belli..Bu durumda Adana'da belirli bir güce sahip olan bir Adanalı Devlet Bakanı ile Adana'nın en önemli markası olan Adana Demirspor'u borçsuz , futbolcuyu bıktırmayan , kurumsal bir kulüp haline getirmek için görüşmek kadar doğal bir şey olamaz...

3-) Yıllardır , Belediye'nin ve Adana'nın kirli odaklarınca yıpratılmış olan Adana Demirspor'umuz artık yeni yüzlerle yükselişe geçmeli..

4-)Şimşekler Grubu'nun aldığı bu kararı mesnetsiz ve yakışıksız şekilde eleştiren kesimler ya da onları destekleyenler kendi internet sitelerinden hangi siyasi partinin reklamını yapmaktadır bakınız..o yüzden samimi olalım..

5-)Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak ilk günden beri yüksek sesle , Ntvspor'dan , Cumhurİyet gazetesine , Taksim'den , Kadıköy'e kadar her yerde TAŞERON YÖNETİM İSTİFA dedik..Bugün daha yüksek sesle diyoruz...ARTIK DEFOLUP GİDİN !!!

ADANA DEMİRSPOR İSTANBUL TAYFASI !

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Playoff karşılaşması 1.Maç

Playoff'un ilk karşılaşmasını 19 Mayıs Pazar günü saat 21:15 te Manisaspor ile kendi evimizde oynayacağız. İkinci karşılaşma ise 23 Mayıs Perşembe günü Manisa'da oynanacak.

Uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar yakın olduk Muharrem'e ve ruhuna. Haramilerin saltanatını yıkmak için SALDIRIN !

1 Mayıs 2013 Çarşamba

1 Mayıs..

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak; alınterini akıtıp, onurlu bir yaşam sürmeye çalışan bütün insanlarımızın bayramlarını kutlarız..

1 Mayıs'a mavi-lacivert bakışlar..





27 Nisan 2013 Cumartesi

..gurbette Demirsporlu olmak !

İstanbul Tayfası'ndan Fatih ARSLAN kardeşimiz hazırladı bu videoyu. Kartalspor maçı öncesi ve sonra ile alakalı kısa bir film hazırlamış. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. İzlemekten mutluluk duyduk. Sizinle izlemenizi istiyoruz. Buyurun !



25 Nisan 2013 Perşembe

A2: Galatasaray 1-1 Adana Demirspor'umuz

"Altyapı"

Bu kelimenin ne anlama geldiği için sadece "taraftar" olmak yeterli. Adana Demirspor'un alt yapısında oynayıp, büyük yetenek sergileyip, daha sonra yuvadan uçan kuş misali kaptırdık çoğu futbolcumuzu. Ve bu durum sadece bizim (taraftarın) gururumuza dokundu. Ama yine de bırakmıyoruz, gerçek Demirspor'u..

Bugün, Florya Metin Oktay Tesisleri'nde Adana Demirspor A2 takımımızın Playoff yolunda önemli bir sınavı vardı. Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak bizlerde bu yolda onlarla beraber olduğumuzu anlatabilmek ve gösterebilmek amacıyla saat 14:00 da tribündeki yerimizi aldık.


Esmer yürekli çocuklarımız topunu oynadı, tartışmalara girmedi, hocalarını dinledi ve 0-1 öne geçti. Ancak; her ne hikmetse, maçın hakemleri Galatasaray lehine akılalmaz fauller, ofsaytlar, taçlar ve kısacası Galatasaray'ın maçı kazanabilmesi adına büyük bir uğraş verdiler ve neticesinde de Galatasaray'a haksız bir penaltı kazandırdılar. Kalecimiz "Emre SELEN" e büyük bir güven olduğu, tribünlerden duyulan "Emre, Şener ağabeyini düşün oğlum. Şimşeğin onuru size emanet" sözleri ile kesinlik kazandı ve Emre sağına gelen penaltı vuruşunu kurtarmayı başardı.

Talihsiz bir gol yiyerek 1-1 eşitlik sağlandı. Hocamızın yapmış olduğu değişiklikler, beraberliği koruma adınaydı büyük ihtimal. Oyunun bu şekilde bitmesini ister gibiydi. Bizim çocuklar maçı bırakmayacaklarını söyler gibi 90+ da dahi kale çizgisine kadar gidebildiler. Sağlık olsun. 
Maç sonunda, esmer yürekli çocukları tribünlere çağırıp, atkılarımızı hediye ettik. Atkımızın üzerinde "Est sularus oth mithas" yazıyordu. "Onurum, hayatımdır" anlamına gelen... 

Biz onları seviyoruz. Çünkü; yürekleriyle oynuyorlar, çıkarsız..



24 Nisan 2013 Çarşamba

Dersimiz DEMİRSPOR

 Yaşadığımız ülkede her dönemin kendine has sorunları olmuştur. Ama bir konu var ki hep tartışılmış ama bir türlü çözüm bulunamamıştır...
 "Futbolda taraftar nedir, nasıl olmalıdır ?"
Ana tema bu. Bunun üzerinden yeni sorular atılır ortaya tartışmanın yönü değişir bazen. Günümüzde soru futbol sevdalıları arasında genel olarak şu şekille yorumlanmıştır;
 "Taraftar dediğin tribünde 90 dakika son nefesine kadar bağırır."
Günümüz taraftarının olması düşünüldüğü kimlik budur. Tabi bu diğerlerinin görüşü. Bizden önce sırada çok abilerimiz var ama biz de bir Demirspor'lu olarak bu taraftarın yapısı ve duruşu meselesine el atalım dedik. Ve aynı zamanda son günlerde yapılan olumsuz eleştiriler için belki bir aydınlanma, belki bir anlam karışıklığına düşmeme noktalarında yardımcı olur.
Evet !
Adana DEMİRSPOR kurulduğu günden itibaren belirli bir taraftar kitlesine sahip olan ve bu kitlenin de her gün artarak büyüdüğü bir Spor Kulübüdür. Birçok taraftar grubu için, hatta bütün taraftar grupları için demek yanlış olmaz sanırım, tribünler bağırıp çağırmakla ve küfretmekle yani diğer manada gündelik hayatın sıkıntılarından uzaklaşmanın bir yolu, bir huzura kavuşturucusu olarak görülmüştür hep... İnsanlar gider bağırır o statta. Hakeme söver, futbolcuya söver, faul yapana söver, gol yiyene söver... Çünkü evde, işte, ya da arkadaşlarlayken bir sorun çıkmıştır ve içini dökmesi lazımdır bu insanların. Statlar en uygun yer olmuştur bu konuda...
- Abi bu hafta derbi var, gel Adana DEMİRSPOR tarafına fazla biletim var, atmosfer filan müthiş gel stres atarsın.
+ Tamam olur.
 Bu arkadaş, statta, arkadaşının gazıyla bağırır, çağırır, hoplar, zıplar ve bir de Demirspor yenerse o gün bu adam artık koyu bir Demirsporludur. Kendine bağırmanın, haykırmanın iyi geldiğini farketmeden tutulur Demirspor'a. Ondan sonra da kendisi gibi maçta bağırmayanları Demirsporlu olmamakla suçlar. Dar bir bakış açısı... Eylem var onaylıyoruz ama eylemin niteliği sıfır !
DEMİRSPOR'luluk buraya kadar söylenenlerle olmaz, olamaz !
Kurulduğu günden bugüne dek taraftarlarının gerek tribünü sokaklara gerekse sokakları tribüne taşıması nezdinde ülkemizde ve şehrimizde futbola kozmopolit (çok yönlü) bir bakış açısı kazandırmıştır. İlk futbolcularının ve taraftarlarının demir yolları işçisi olması sebebiyle her zaman halkın sorunlarıyla iç içe olmuş ve takımın başarılarıyla da bir nevi halka kahramanı olmuşlardır. Bu nedenledir ki bu taraftarlarda hep bir sorumluluk bilinci hep bir öne çıkma potansiyeli oluşmuştur. İlk yıllar, ilk 30 yıl diyebiliriz sanırım, bir "Demirspor'lu duruşu" portresi yaratmıştır. Ve abilerimiz bu duruşu bizlere kadar getirerek bizlere de aşılamış, yaşatmamızı beklemektedirler. Ben 52 yıl önce İstanbulspor - Adana DEMİRSPOR maçını Mithatpaşa stadından canlı izlemiş adamlar tanıdım. 1-2 'de kazanmışız üstelik. Herkes bildiği, yaşadığı ve şahit olduğu kadar konuşmalı. Ben yaşadıklarım, duyduklarım ve analiz edebildiğim kadarıyla kurum olmaktan çıkmış kitleselleşmiş Demirspor taraftarlılığı üzerine açıklama yapmaya çalışayım;
Demirspor'luluk; Tribünlerde takımı desteklemek değildir. Onu okulda, evde, fabrikada ve sokakta yaşamaktır;
Demirspor'luluk; Holiganlık değil bir felsefedir;
Demirspor'luluk; Sevgi, saygı ve bağlılıktır;
Demirspor'luluk; Kaybettiğinde ağlamak, kazandığında gülmektir;
Demirspor'luluk; Düşene yardım etmektir, yaşlının elinden tutmaktır;
Demirspor'luluk; Bütün farkındalıkları bir yana bırakmaktır;
Demirspor'luluk; Bir orman gibi kardeşcesine yaşamaktır;
Demirspor'luluk; İhtiyacı olana kitap, defter gönderebilmektir, Hasta hemşehrisine düşünmeden kanını verebilmektir;
Demirspor'luluk; Kaybetse de vazgeçmemektir, takım halı sahada oynarken kaldırımda desteklemektir;
Demirspor'luluk; Delikanlı olmaktır, kadınına sahip çıkmaktır, annene ve babana saygısızlık etmemektir;
Demirspor'luluk; Her ne iş yapıyorsan o işin en iyisi olmaktır, kimseye kendini güldürmemektir, örnek alan değil, örnek olan olmaktır;
Demirspor'luluk; Haksızlığı yüksek sesle söyleyebilmektir;
Demirspor'luluk; Üstten bakmamaktır, hor görmemektir, küçümsememektir;
Demirspor'luluk; Geldiğin yeri ve kim olduğunu unutmamaktır;
Demirspor'luluk; Yaptığın her hareketle Armanı ve rengini temsil ettiğini bilmek, Maviyle yatmak lacivertle kalkmaktır;
Demirspor'luluk; Şeref, onur ve gururdur.

Azı mutlu, çoğu mutsuz ama hepsi umutlu çocuklara...
Dostluklarla!

22 Nisan 2013 Pazartesi

Hep hüzün, acı ve keder...

Tayfadan Çağdaş ağabeyimiz söylüyor;
"Sadece bana özel bir durum değil galiba... Bütün DEMİRSPOR'luların tadı yok bugün..." Doğru söylüyor.
Neden mi ? 

Bu hafta istisnai maçlardan birine rast geldi. Bu hafta maçı hep beraber oturup televizyondan izlemek yerine tribünden izleme fırsatı bulduk. 2012 ocağından bu yana ilk defa İstanbul'a maça gelen takımımızı destekleyecek olmamızın ve birazda ev sahibi konumundaymışız gibi olmamızın verdiği avantajla en güzel tribünü, pankartları amaçlıyorduk. Önce insanlara ulaşmak için stickerlar çıkarttık şehrin her yerine yapıştırdık bunları. Daha sonra "Abbas Ağa geceleri"nde toplandık. O gecelerde el emeği göz nuru pankartımızı yaptık, çok da beğendik, güzel dedik. Tabi Adana'dan ve diğer şehirlerden tayfalar da gelmişti. Pankartlar asıldı, bayraklar dikildi, formalar giyildi, davullar hazırlandı maçın saati beklenmeye başlandı. Her şey yolundaydı. Bugünü belgesel yapmalıyız diyorduk, maç hazırlıkları, tribün şovu ve tayfamızın kuruluş yıl dönümünden (20.04.2009) bir gün sonrasına denk gelen Kartalspor maçı... Biz üzerimize düşeni yapmış, yaklaşık 400 kişi kendimize ayrılan alanı doldurmuş, sırayı futbolculara devretmiştik...
Sonuç skandaldı... 3-1 !

O kadar umutluyduk ki bu sefer güleceğiz, bu şehri biz yakacağız, yastığa başımızı koyduğumuzda gururla gözlerimizi kapatacağız diye... Sahada alınan mağlubiyet Emeklerimizin ve uzun zaman sonra yeşeren umutlarımızın üzerine gölge düşürmüştü... O kadar heyecanlıydık ki o kadar yüksekten düştük ki bu neticeyle üzüntümüzün tarifi olamaz.
Tabi durum bununla bitmedi... Maşallah "Polis memurları"(!) dün tam performansınydaydı. Kartalspor taraftarıyla bir husumet ya da sürtüşme hiçbir şey yaşanmadı oysaki. Ama silahların ve jopların gölgesi altında stattan yaklaşık 400 kişi tek tek çıkartılmaya zorlandı. 13 saatlik yolculuk, alınan mağlubiyet, uykusuzluk ve  polisin bu baskıcı tavrı ortamı gerdi... Gözlerimle arkadaşlarımızın itile kakıla otobüse bindirilmeye çalışıldığını gördüm, sanki bir hayvanmış gibi. Bunun üzerine arkadaşlarımızdan biri, " Biz bir şey yapmadık bizi böyle döverek otobüse bindiremezsiniz, bu terörödür." dedi. Sadece kendi duyduğumu yazıyorum, net bir şekilde komiser şunu söyledi; "Çevik Kuvveti üzerinize yürütürüm, köpek gibi her yerinizi kırar öyle binersiniz bu otobüse."
Ne cam çerçeve indirdik, ne de rakip takımın taraftarıyla kavga ettik... "Ben devletim!" diyen, "Abi bir şey olmadı ki." dediğimiz zaman, "Bir şey olamaz da zaten" diyen bir polis kılığına girmiş terörist, provokatör grup ile karşı karşıya geldik. Tabi her polis böyle değildir zira aramızda aktif görev yapan şerefli, onurlu, gururlu polis arkadaşlarımız vardır ve saygı duyduğum insanlardır kendileri. Ama tabi bu Çevik Kuvvet birliklerinin sivil polisi bile linç ettiği vakalar mevcuttur. Bu da suçlu veya suçsuz ayırt etmeden "saldır" emri geldiği zaman altına aldığını insanlıktan çıkarcasına ezdiğinin göstergesidir. Dün üzüldük, darp edildik, baskı gördük, gözümün önünde polislerin 8-9 yaşında bir çocuğu düzeni bozdu diye grubun içine geri itilmesine ve çocuğun ağlayarak babasına sarılmasına şahit oldum. Ayıptır küçücük çocuk ne yapıyorsunuz dediğimde ise aynı şekilde jopuyla beni de geri iterek " Uzak dur!" dedi. Kendimi o an Cumhurbaşkanlığı'na bombalı saldırı hazırlarken yakalanmışım gibi hissettiren polise gerçekten acıyarak baktım. 

Uzun lafın kısası Çağdaş ağabey haklısın, hiçbirimizin tadı yok bugün.
Ve ısrarla söylüyorum ki;

Sevgi, Saygı, Bağlılık
Dostluklarla!

20 Nisan 2013 Cumartesi

Kartal maçı / Buluşma

Kartal maçı için İstanbul Tayfası pazar günü saat 09:30'da Beşiktaş'taki Kadıköy iskelesinde buluşacaktır..KESİNLİKLE GEÇ KALMAYIN ! Anadolu yakasında ki arkadaşlar ister kendileri gelsinler ister Haydarpaşa tren garından bizi beklesinler..Haydarpaşa'dan hareket saati 11:30 banliyösü..KESİNLİKLE GEÇ KALMAYIN , PAZAR GÜNÜ TREN VE VAPUR SEFERLERİ SINIRLI !!!!

13 Nisan 2013 Cumartesi

Şimşekler Grubu Kamuoyu Açıklaması !

ADANA DEMİRSPOR ADINI SİYASİ RANTINIZ İÇiN KULLANMAYIN!!!

Ali Ugur Akbas Cukurova Bld. Baskanlığı için adaylığını acıklamış.. Yaz aylarından beri aylardır defalarca söylüyoruz.. "Bu yönetimdeki yöneticiler Demirsporumuzu siyasi rant,reklam ve çıkar için basamak yapmaya çalısıyorlar" diye sürekli hatırlattık.. Zaman her konuda bizi haklı çıkardı.. Kimi seçimler için adaylığını açıklıyor, kimi belediyeden para dileniyor.. Yaz aylarında o koltuğa niye sımsıkı sarıldıkları tek tek ortaya çıkıyor.. Siyasi gelecekleri ve reklamları icin bizim kutsal sevdamız Demirspor'u basamak yapmak istediler.. Ali Ugur Akbas!!! adaylığının reklamı önündeki ADANA DEMiRSPOR adını kaldır.. Siyasi geleceğin için o adı kirletme.. ADANA DEMiRSPOR ismi sizden de, siyasi rantınızdan da, partilerinizden de daha önemli ve değerlidir.. 

HEPİNİZİ TOPLASAK RAHMETLİ BEKİR ÇINAR'IN TIRNAĞI ETMEZSİNİZ...

11 Nisan 2013 Perşembe

Açıklama..

Hayatını 930 kilometre uzakta Demirspor ile birleştiren yürekler..

Bilindiği üzere, yaklaşan "Kartalspor" maçı için hazırlıklar yapmaya devam ediyoruz. Bu tayfanın herbir üyesine, bizlere tekrar bir aile olduğumuzu hatırlattığınız için teşekkür ederiz.

Kimi arkadaşımız maddi, kimi arkadaşımız manevi destek oldu ve olmaya devam ediyor. Şu ana kadar yaklaşık olarak 700 TL civarı para toplandı. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, hesap isteyen arkadaşlara hesap verebiliriz ve bu en doğal haktır.

Pankart yapımı için gerekli zamanı ve yeri bu sayfadan bildireceğiz.
Tayfaya mensup arkadaşlardan bir isteğimiz var. Tribünün görsel anlamda güzel gözükebilmesi için evlerde kullanılmayan, ders notları vb. küçük kare şeklinde kesilerek, maç gününe kadar hazır edilmesi. Ne kadar çok konfeti hazırlanırsa, o kadar iyi bir netice alırız.

Emek veren her arkadaşımıza tekrar teşekkür eder, saygılar sunarız..

Bizim bu takıma bağlılığımız, etrafımızda ki güzel insanlardandır..

7 Nisan 2013 Pazar

Adana mavidir, Trabzon ise bordo-mavi !

 Bugün oynadığımız 1461 Trabzon maçını 1-0 kazandık. Maç 90 dakika boyunca orta saha ağırlıklı az da olsa iki tarafın da yaptığı ataklarla biraz vasat şekilde bir görüntü ortaya koydu. Oynanan futbolun vasat olmasının sebebi Luiz'in Mart ayında gösterdiği performansı bu maçta gösterememesi ve Erçağ'ın her hafta göze çarpan, büyümesi engellenemeyen göbeği...
Evet, takımımızın kaldıraçlarından Erçağ'ın son haftalarda kilo alıyor olması dikkatli gözlerden kaçmayacak şekilde göze çarpmaya başladı. Bugün kendisi için çok kolay toplar olarak andığımız birçok atak ve pasta koşamaması, ikili mücadelelerde topu kaybetmesi kilo alması nedeniyle performansının düştüğünün kanıtı olarak iddiamızı doğruluyor. Şener ise geçtiğimiz hafta kaleci Ramazan şokundan sonra kalede görevine geçerek bize biraz rahat nefes aldırttı ve görevini gol yemeden tamamladı. Tabi Şener'in gol yememesinde gerek defansın, gerek 1461 Trabzon oyuncularının sürekli serbest vuruşlarda baraja takılmasının da etkisini söylemeden de geçmek olmaz.
Maçta saha dışında yani tribünlerde ise hoş görüntüler vardı. Şimşekler Grubu'nun yeni pankartlarıyla deplasman yaptığı maçta renkli görüntülere şahit olduk. Bir grup 1461 Trabzon taraftarının Adana Demirspor sallaması ve nam-ı diğer "eko başkan"ın kendi imzasıyla açtığı pankart saygıya değerdi.

Ev sahibi takımın maça giden arkadaşlarımız için açtığı pankart...
Bunlar da ilk deplasmanını yapan yeni pankartlarımız...



















Sevgi, saygı, bağlılık
İnançlarımızla!

6 Nisan 2013 Cumartesi

Nedir bu Adana'lının Çektiği kardeşim ??


Şu anda Adana'da Belediye Başkanlığı yapan Zihni Aldırmaz, 

belediye çalışanlarının maaşından kesinti yaparak spor 

kulüplerine destek amacıyla bir fon oluşturdu. Adana’da son

üç yılda 48 amatör kulüp kuruldu. Fondan kulüplere son üç 

yılda toplam 17 milyon 300 bin lira dağıttı. Ancak bu paradan 

en çok sporcusu olmayan kulüpler faydalandı. Belgelerdeki 

Akkapı Spor Kulübü’nün 10 futbolcusu bulunuyor. İlk 11’in bile 

kurulamadığı takımdaki futbolculardan üçü kadın. İddialara 

göre Aldırmaz, mahalle muhtarlarına ve yakınlarına kulüp 

kurdurarak bu fondan yararlandırdı. Yardım edilen 

kulüplerden bazıları:



Güney Yıldızı:  155 bin TL


Huzurevleri Birlik (Oyuncusu yok): 64 bin TL

Seyhan Fatihspor (Oyuncusu yok): 140 bin TL

Adana Gençlerbirliği: 868 bin TL


Kazım Karabekir (Oyuncusu yok): 55 bin TL

Yüzüncü Yıl (Oyuncusu yok): 64 bin TL

YİYİN EFENDİLER YİYİN ELBET HESABI ELBET SORULUR.

Bilinsin istedik...

Sevgi, Saygı, Bağlılık!

Dostluklarla

3 Nisan 2013 Çarşamba

"Kim daha Demirsporlu ?! "

 Geçenlerde samimi olduğum bir arkadaşım bana "Ben senden daha Demirsporlu'yum." dedi.
"Ben senden daha Demirsporlu'yum."
Bizim gibiler için hazmı zor bir ithaf.
Sebeplerini şöyle sıraladı...
1) Benden daha eski Demirsporlu'ymuş, babası onu tâa çocukluğundan beri maçlara götürüyormuş.
2) Tribün kültürü fazlaymış, benden daha çok maça gitmiş.
3) Deplasmana aşikârmış, benden çok daha fazla gitmiş.
4) Ve de çocukluğundan beri bir Demirspor forması var.

Beni gözüne rakip olarak kestiren samimi arkadaşım bu değer notlarını bana tek tek söyledi. Hakkını vermek gerek sağlam rakip çıktı karşıma. Olaya kendi yorumumu katmadan bu arkadaşımın kriterleri çerçevesinde ben de ne kadar Demirspor'lu olduğumu arkadaşım gibi sebepleriyle beraber sıralayayım;

1) Ben o kadar eski Demirspor'lu değilim. Babam işçiydi ve ancak evi geçindirmeye yetiyordu geliri, beni hiç çocukluğumda maça götür(e)medi.
2) Pek tribün kültürüm yoktur. Ben o kadar maça gidemedim, Orta okul 2' den beri çalışıyorum hiç zamanım olmadı. İlk maçıma lise yıllarında gidebildim.
3)Deplasman maçlarına aşikâr değilim, ilk deplasmanıma üniversitede gidebildim.
4)Ve son olarak ilk formamı işe başladıktan sonra aldım...

Evet kriterler ve neticeleri ortada artık takdir size kalmış. Hadi bakalım "Kim daha Demirspor'lu !"
Dostluklarla !

29 Mart 2013 Cuma

Redhack ile yapılan Adana DEMİRSPOR Röportajı

 -Sosyalist bir hacker grubu olarak simgesi sol yumruk olan, büyük bir taraftar kitlesine sahip Demirspor sizin için ne ifade ediyor?
 +Dünyanın sayılı taraftar gruplarından biridir Şimşekler ve bizlerin gözünde; direnen, hesapsız , inanmadığı şey için harekete geçmeyen ama inandığı doğrular üzerinden en küçük tavizi olmayan ; tabir yerindeyse her şeyiyle halkın takımıdır. En önemlisi ise bugün açıkça faşizmin kitle ruhunu yaşatan taraftar gruplarına inat devrimci tutumuyla diğer tüm takımlardan kolayca ayrılan bir kitledir. Yaşadığı, serpilip büyüdüğü toprakların sıcaklığını ve bereketini temsil eder bizler için. Bizler Çukurova'yı Yaşar Kemal'in satırlarında; Ahmed Arif'in dizelerinde; Abidin Dino'nun fırça izlerinde; Yılmaz Güney'in Umut'unda; Müslüm Gürses'in fısıldadığı tekstil işçilerinin sabahlayan gözlerinde sevdik... Sıcakkanlıdır, külhanidir delikanlı der Ahmed Arif kolayca sever seni ama kolay değildir Çukurova'lıyı sevmesi.

 -İnterneti yoğun kullanan Demirsporlu gençler sizi çok yakın takip ediyor onlara neler söylemek istersiniz? 

+Demirsporlu gençlere değil sadece mesajımız; Ağabeylere büyüklere de görev düşüyor. Kanı hızlı akan, gözü kara taraftarın hata yapmasına uygun bir zemindir futbol ve toplu hareket bilinci. Gün gelir kişilerin çıkarları kulübün şanlı mazisinin önüne geçer. Gerçi Rafet gibi şahane bir büyüğe (Bu arada Rafet sadece 10 yaşında) sahipken bu uyarılara gerek yoktur.

 -Demirspor, dünyaca meşhur komünist takım Livorno ile maç yaptığında takip etmiş miydiniz?

+Livorno maçının öncesini ve sonrasını da takip etme şansımız oldu. Dünya üzerindeki devrimcilerin istediğinde nasıl kenetlenebileceğinin en güzel örneklerinden biridir Livorno maçı. Bizim gibi maçı izleme şansı olmayanlar için güzel bir fırsattı televizyondan yayınlanması ama küçük zihinlerin sığ hesapları kitleyi büyütme mantığının önüne geçti maalesef. Bu taraftar kulübün sahibi olarak gerekeni her zaman yapmıştır. 
Biz REDHACK olarak hep Demirspor'un yanı başındaydık ve hep orada olacağız.


 -Yeteneklerinizle birçok siber eylemde bulundunuz. Futbol dünyasındaki kirli iddialar hakkında bir eylem düşünceniz oldu mu hiç? 
 +Malum şike süreci atlattı ülke futbolu. Futbol dünyası endüstriyel futbol ve diğer kavramlar üzerinden icat edildiği günden bu yana en kirli dönemini yaşıyor. Yoksullaştırılmış, umudu elinden alınmış kitlelerin umudu haline getirilmiş bahis, iddia, çekiliş siteleri kadar; taraftarını tüketici kitlesi olarak gören zihniyetler baskın gelmeye başlamıştır. Kulüp gelirleri üzerinden kişisel çıkar sağlayanlar ve onların basındaki uzantıları sayesinde futbol, amacından saptırılmış ve spor ruhunun dışına itilmiştir. Bugün hangi hakemin hangi takımı tuttuğu, hangi yazarın hangi takım lehine yorum yapacağı ta başından bellidir. Bu çirkin oyunların içerisinde ısrarla emekçiden yana olan bizler endüstriyel futbolun öldürdüğü bu centilmenliğe ve yukarıda izah ettiğimiz çirkinliklere dikkat çekmek adına yayıncı kuruluşu ve TFF uzantılarını hackledik ama Demirspor taraftarı tribünleri hackliyor. Şimşekler bizim gözümüzde futbolun hackerlarıdır.


 -Herhangi bir Türk kulübünü hacklemeyi düşündünüz mü hiç?
+Hiç bir kulübü hacklemedik. Bizler kendimizi önce insan , sonra sosyalist/Komünist ve sonra bir başka tanım içerisinde arayan insanlarız. 1980 darbesiyle kimliksizleştirilmiş olan kitlelerin kendilerini takım olmadan tanımlayamadıkları bir dünyaya inanmıyoruz. Bu taraftarların kişisel hatası değildir. Yok edilmiş kuşaklardan arta kalan bir yaşam anlayışıdır. Demirspor, futbolu devrim idealine araç edip, sınıf ayrımına dikkat çekerken diğer taraftar gruplarının neredeyse tamamında bu ayrıma varamıyoruz. Şimşeklerin arasında tamirhane çırakları, fabrika, demiryolu işçileri göreceksiniz. Onların güneşte kararmış alınları yüzlerini güneşe çevirebildikleri içindir.

 -Grubunuzdaki arkadaşlarınız arasında Demirspor, oynadığı lig, özellikle Şimşekler Grubu üyelerinin geleneksel dünya görüşünün aynı açıda olduğu biliniyor mu?

 +Grubun her bir üyesi futbolla eşit seviyede ilgilenmiyor elbette. Ama aramızda uzun yıllardır Demirspor taraftarı olmaktan; Şimşekleri aktif olarak takip etmekten gurur duyan üyeleri var. Bizlere oldukça sık sorulur “Hangi takımı tutuyorsunuz “diye. Yanıt tektir: Adana Demirspor. Takım tutmayan bile şöyle yanıt verir : "Futbolla ilgim yok ama tutacak olsam dünya görüşümün aynı olduğu için Demirspor’u tutarım". Deneyin, görürsünüz!

 -Genel olarak futbol ile aranız nasıl? 

 +Yukarıda bahsettiğimiz gibi ama şunu özellikle belirtmek isteriz: Futbol taraftarı Lefter 'in cenazesindeki gibi diğerinin değerlerine saygı gösterebilenler olmalı, kulüp Başkanı Süleyman Seba gibi "varsın kirletilmiş şampiyonluklar onların olsun" diyebilmeli, insanlar korkmadan maç izleyip edep sınırları içerisinde birbirleriyle şakalaşabilmeli. Tabii bunları "emanet"siz maça gitmeyen taraftarımız işitsin diye söylüyoruz. Hiç bir gol bir candan daha değerli olabilir mi? Akçakale'ye düşen top mermisine "gol olur " diyerek bakılabilir mi?

 -Fenerbahçe, faşistlerin takımı olarak bilinen Lazio ile UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek final oynayacak ne düşünüyorsunuz?
 +Siz bakmayın Pensilvanya Baron'unun "müstaid fıtratlı (çürümüş yaradılışlı) bir taraftardır dediğine. Fenerbahçe'ye yakışan takımını maça olabildiğince iyi hazırlamak, taraftarı ise her zaman olduğu gibi kimin çürümüş fıtratlı olduğunu var gücüyle haykırmak. Öte yandan faşist bir geleneğin temsilcisi Lazio karşısında Livorno bayrak ve flamalarıyla stadı donatmak dünya çapında bir mesaj olacaktır diye düşünüyoruz. Eğer böyle bir eylem yapacak olurlarsa bu mesajı gerek RedHack İtalya ekipleri gerekse Avrupa'daki yüzlerce hesabımızdan duyurmak bizlerin boynunun borcudur.


 -Şimşekler Grubu keyifli olduğu maçlarda Çav Bella tezahüratı yapıyor. Hiç dinleme fırsatınız oldu mu o tezahüratı?
 +Çav Bella (Ciao bella) gibi devrimci bir marşın melodisi üzerine yaratılmış bir tezahüratı REDHACK nasıl ıskalayabilir? 1 Mayıs 'ta meydanlarda söylediğimiz marşlardan, Cumartesi Anneleriyle söylediğimiz şarkı ve ağıtlardan ayrı tutmayız biz Şimşekler’ in tezahüratlarını.

Son olarak…
Bizlerden istenilen röportaj taleplerini geri çevirdiğimiz dönemde Demirspor taraftarına yönelik röportaj yapmak hangi aklı evvelin fikriydi bilmiyoruz ama isabet oldu. Söylemek istediklerimizi kendi takımımız üzerinden söyleme şansı yakaladık. Bu dünyayı Endüstriyel Futbol ve onun getirdiği pisliklerden arındırmak adına yapılabilecek her şeyin yanındayız. Gol olmadığını bile bile "tamam lan gol olsun" diyenlere, taştan kale, bakkaldan Kames top alarak büyüyenlere, gazozuna maç yapıp Seyhan'da serinleyenlere selam olsun. REDHACK Şimşekler, Şimşekler REDHACK'tir. Yağma YOK, REDHACK var! Devrimci Selamlar olsun Çukurova'nın sarı sıcağına.

26 Mart 2013 Salı

Bir programatik yaklaşım... Çürüme -2-

( Aynı adlı önceki yazımızın devamı. )
 Egemenlik ilişkisini de ele alalım.
Kapitalist, kar elde etmek için üretim yapar. Ürettiği şeyin, insan ihtiyacını gidermesi, sadece bir zorunluluk olduğu için vardır. Yoksa kapitalist kullanım değeri üretmek istemez. Sadece değer, satılacak meta üretir, mal üretir. Cola, bir ihtiyaç mıdır ? Değil ise, onun üretiminin kapitalizm olmadan olmayacağının bilmek gerekir. Bugün, Cola birçokları için bir ihtiyaçtır. Evinizde kezzap yerine tuvalet temizliğinde kullanabileceğiniz cola, içecek olarak bir ihtiyaç görür hale gelmiştir, hatta birçok kişinin tek içeceğidir. Ve cola içmekten dolayı midesi delinen, hastalanan ve hatta ölen insanlar olduğu halde, sigaraya karşı açılan savaş ona açılmıyor.Kapitalist, daha çok kar elde etmek için, pazarda hakimiyet kurmak ister. Cola, bir pazar yaratıyor ve bu pazarın dünya çapında iki egemeni var. ( Coca Cola Company ve Pepsi Cola Company ) Ve kapitalistler, bu pazarı kontrol etmek, egemenlik altına almak isterler.
Gün gelir, bu kontrolü sağlamak için, silahlı savaşlar organize edilir.
Pazar hakimiyeti, bir yandan ideolojik proğramlarla mücadele etmeyi (reklamcılık) ve diğer yandan da şiddeti çağırır. Pazar hakimiyeti, ideoloji ve şiddet bir arada işlemeye başlar.
Bu egemenlik ilişkileri, toplumun her alanına, her hücresine sızmaya başlar.
Erkek, kadının üzerinde egemenlik(!) kurar.
O kadar ki, hayatın her alanında, her ilişkide kimin kimin üstünde egemenlik kuracağı temel sorun olur. Bu aslında bir çürümedir. Ve kendini en başta alt sınıflarda, yoksullarda, emekçilerde ortaya koyar. Erkek kadına egemen olmak ister, iş yerinde patron, işçinin nefes almasını bile denetim altına almak ister. Fabrikada patronun egemenliği altında ses çıkaramayan, sürekli aşağılanan kişi, evine gittiğinde ise, ailesini egemenlik altına almakla meşguldür. Bu egemenlik ilişkisi o kadar ki, uzaktan izlenirse, bir traji-komik filme dönüşür. Egemen erkek sonuçta sevdiğini, eşini öldürür. Egemendir ama ne egemen? Evin efendisidir, dünya onun etrafında dönmektedir, ama karşısında patronu gördü mü hemen köle pozisyonuna geçer, polisi ve devleti gördü mü, hemen susar ve kabuğuna çekilir. Ve burada kaybettiği onurunu, evinde eşine, çocuklarına karşı terör estirerek kazanmaya çalışır. Eve, sevgilisine o kadar "hakim" hale gelir ki, istediğini yaptıramaz ve sonuçta, akli melekelerini yitirmiş gibi, bir cinnet hali ile, çoluk çocuğunu öldürür. İşte size erkek egemenliği.
Okulda dayak yer, ailede dayak yer, askerde dayak yer, iş yerinde dayak yer ve sonuçta, dünya şampiyonu da olduğu için olacak, evinde karısına, çocuklarına yumruk sallar.
Aslında bu, burjuva egemenliğin yansımasıdır.
Bizim toplumumuzda, bu egemenlik, erkeklik vurgusuna biraz da "tarih" eklenmiştir. Fetih, fethetme de işin içine girmiştir. Ülkenin egemenleri, her gün bir yerleri fethederler. Fetihçi ruh, yağmacı ruh ile at başı yürümüş olduğundan olacak, insanlarımız da fetih işine çok yakın durur. Özellikle, küçük esnaf için bu fetihçi ruh, altında yağma olanağını sağladığı için çok caziptir. Bu ele geçirme, egemen güçler içinde başlar, orada ideolojik bir boyut alır, orada bir "tarihsel" derinlik kazanır ve sonra halka yansır. En temiz duygularda bile vardır bu fethetme, aşkının ilk anında bile fetihçidir. Oysa aşk daha insani bir duygudur. Fethedip de eline geçen nedir? Muhtemelen daha büyük hayal kırıklığı, daha fazla yoksulluktur.
Ama bu fetih işini, topluma bir egemen ilişki biçimi olarak, bir amaç olarak, egemenler  öğretir, dayatır, yayar.
Mülkiyet meselesi de böyledir. Gerçekte mülkiyet, toplumsal normlarca onaylanmış bir hırsızlıktır. Üretim araçları, toprak vb. üzerindeki mülkiyet, hırsızlığın alasıdır. Ama gerçekte, mülk sahibi hırsızlar, ekmek çalanları cezalandırır. Halkın parasını toplayıp bankalara veren bir sistem, sonra buradan büyük çaplı tefecilik yürütür, tefecilik her alanda yaygınlaşır ve bunun adına hırsızlık demezler. Tefeci, ahlaki açıdan zaaf içinde olan olarak takdim edilir, bankacılar ise, el üstüne tutulur, saygı görür.
Gerçekte mülkiyet, özgürlüğün, insanlığın kaybedilmesi demektir. Malların, eşyaların esiri olmak demektir. Toplumdan çalınan bu mülkler, korkaklığın da, tutuculuğun da esas kaynağıdır. Elde ettiği ayrıcalıkları korumak, elindeki tüm güçleriyle insana karşı savaşmak anlamına gelir.
Mülkiyet, gerçekte büyük çaplı çürümenin de kaynağıdır. Aşkı, vicdanı, merhabasını mülkiyet haline getirme süreci böyle başlar.
Çürüme, kapitalizmin içindedir. Onun başarısızlığının değil, tam tersine başarısının sonucudur. Bu nedenle, kapitalistler, herkesi, kendine benzetmek, herkese "sermayenin değerlerini" insani değer olarak kabul ettirmek ister. Tarihi de buna göre dizayn eder, toplumu da. İnsanın doğasını değiştirmek için yaptıkları müdahelelerin nedeni budur. Yani, kapitalizmin yaşaması, insanın insan olmaktan çıkması demektir.
Kapitalizm; onurlu, soru soranı, değerleri olan insanları sevmez. Onlar, sistemin çarkının içinde öğütülmemiş oldukları için, onları düşman kabul eder. İnsani düşman kabul eden bir toplumdur kapitalizm. Sınıflı toplumların en gelişmişi, yani en insanlık dışı olanıdır.
Bu sisteme karşı savaşmak, insan olarak kalmanın tek yoludur.
Bu sisteme karşı savaşmak, çürümeye karşı savaşmaktır.
Sevgi, saygı, bağlılık,
Dostluklarla ve güzelliklerle !

24 Mart 2013 Pazar

Bir programatik yaklaşım... Çürüme !

Toplum sınıflı bir toplum ise hücrelerine kadar kokuşmuş bir toplum demektir.
Meta egemenliği, ilk sınıflı toplumla başlayıp, metanın egemen olduğu kapitalist topluma kadar sürekli gelişmiştir. Ve metanın egemenlik alanını bu kadar genişletmesi demek, insanlar arasındaki ilişkilerin meta üzerinden kurulması demektir.
Sınıflı toplumun, nasıl bir yapısı olduğu konusunda çok farklı örneklemeler yapılıyor. Mesela bir piramit gibi olduğu, en üstte egemen sınıfın küçük sayıdaki mensupları, onun altında, orta büyüklükteki küçük burjuvalar ve nihayet en altta sayıca en kalabalık olan işçi ve emekçiler. Bu piramit benzetmesi, gelir dağılımı söz konusu olunca büyük ölçüde doğrudur. Ama yine de toplumsal yapıyı, sınıfların durumunu, bu tip benzetmelerle anlatmak, işi karikatürize olur.
Elbette egemen sınıflar sayısal olarak çok küçük sayılardadır. Türkiye'de en büyük 500 firma, toplam gelirin çok büyük bir bölümünü elinde tutmaktadır.
Mevduatların yarısından fazlası, mevduat adedi olarak binde birin elindedir. Ya da dünyaya bakarsak, dünyanın en zengin kişisinin serveti, 100'den fazla ülkenin gelirinden fazladır.
Egemen sınıf, sadece topluma egemen olmakla kalmaz, aynı zamanda, kendi kültürünü, kendi ideolojisini de topluma egemen hale getirir.
Bu durum bunalım konusunda da böyledir.
Çürüme, gerçekte sistemin çürümesidir ama kendini doğrudan, en alttakilerde, işçi ve emekçilerde gösterir.
Paraya endeksli yaşam, her şeyin alınıp satılması, gerçekte bir bunalıma yol açacaksa, burada alınıp satılanın emekçi sınıfın, yoksulların içinden çıkması kadar doğal olanı nedir ? Sistem, kadını bir cinsel obje haline getirir. Aslında bu, çürümenin kendisidir. Ve sonrasında; kadının vücudunun satılması gündeme gelir ve elbette vücudu satılan yoksullardır.
Hırsızlığı, üretim araçları ve toprak üzerindeki mülkiyet başlatır. Egemen sınıfın üyeleri, her şeyi çalar, her şeyi yağmalarlar. Zenginliklerine zenginlik katmak için, her lokmayı kendilerine alırlar. Sonra açlık kol gezer. Bu bir çürümedir ve sistem sonunda, burjuva hukuku, ekmek çaldığı için, baklava çaldığı için çocukları, yoksulları, açları cezalandırır. Büyük hırsız küçük hırsızı cezalandırır. İşte size burjuva hukuku.
Rekabet, kapitalistler arasında başlar, tekeller arasında zirveye ulaşır. Tekelci rekabet, her türlü mafyanın, her türlü egemenlik ilişkisinin temelidir. Rekabet, giderek egemen insan ilişkisi haline gelir. Bu o  denli yaygınlaşır ki, her türlü insani değeri, arkadaşlığı, paylaşmayı vb. yok eder. Toplumsal bir varlık olan insan, orman yasalarının içinde, kapitalizmin kutsadığı "birey" haline gelir. Ve böylece rekabet ilişkileri altında çürüme en derinlere kadar işler.
Buraya kadarkilerden bir sonuç çıkıyor; çürüme, egemen sınıfın içinde başlıyor. Sistemin çürümesidir bu. Ama çürüme kendini, en alttakilerde, yoksullarda, açlarda, işsizlerde, emekçi ve işçilerde ortaya koyuyor. Biz, çürümeyi halkta görürüz ama gerçekte bu çürümenin ortaya çıkış biçimidir, gerçekte çürüme egemen sınıfın içinde başlar.
Yine buraya kadar ortaya çıktığı gibi, aslında tüm bu çürüme örnekleri, sistemin doğallığı, nesnel işleyişi içinde vardır. Her şeyin metalaştırılması, sonuçta bir noktaya geldiğinde, açık bir çürüme olarak ortaya çıkar. Rekabet, sistemin övdüğü, hatta TV programlarında üzerine övgüler düzülen bir süreçtir. Ama bu rekabeti övenler, gün gelir onun yıkıcı etkileri üzerinde konuşmaya başlarlar. Oysa rekabet, elbette ki yalnızlık üretir, elbette ki paylaşmayı yok eder, elbette ki "birey"i öne çıkarır...

Dostluklarla !
(Bir sonraki yazımızda devam edecektir.)

20 Mart 2013 Çarşamba

Şimşekler Grubu: Bu son uyarıdır !

SORUN DA SİZSİNİZ,ARMAYI KÜÇÜK DÜŞÜRENDE İSTİFA EDİN!!!



Önder Serin dün yaptığı açıklamada “ Sorun bizsek istifa ederiz olur biter ” demiş. Sorun da sizsiniz, şanlı armamızı küçük düşüren de. Bu size son uyarıdır; İSTİFA EDİN ve Adana Demirspor’umuzun her yönden çok iyi yerlere gelmesinin önündeki engel olmayı bırakın…

Son 10 yıl içerisinde Adana Demirspor Taraftarı çok büyüdü, Türkiye’de saygı duyulan bir kitle haline geldi. Ama aynı zamanda bu taraftar yıllar geçtikçe olgunlaştı, bilinçlendi. Dolayısıyla Temmuz ayında yapılan kongreden beri söylediğiniz klasik yalanlar ve yaptığınız düzmece açıklamalar hiçbir Demirsporluyu etkilemiyor. O yüzden Demirspor Taraftarının daha fazla enayi yerine koymayı bırakın ve kulübü terk edin… Göreve geldikleri gün yaptıkları açıklamalarla yalanlar zinciri başlamıştı ama konuştukça batıyorlardı.

O açıklamalarda; şeffaf olacaklarını, her ay hesapları paylaşacaklarını, Demirspor’umuzu UEFA kriterlerinde bir kulüp kimliğine kavuşturacaklarını , alt yapıya önem vereceklerini , 2 trilyon hibe edeceklerini ve Adana Demirsporluluk duruşundan ödün vermeyeceklerini söylediler . Ve tüm Demirsporluların beklediği gibi her söylenen yalan oldu.

ŞEFFAFLIK dediler; ptt 1.ligten kulüp kasasına ne girdi, reklam , iddaa , kombine ,seyirci hasılatı, Spor Toto gelirleri ne kadar, yönetim ne harcadı ne kadarına temlik koydu, temlik koyulan paradan hiç alındı mı , belediyeden kaç lira geldi hiç birisini bilmiyoruz, niye aylardır basına bu konular bilgi olarak verilmiyor, NEYİ SAKLIYORSUNUZ ANLATIN…

UEFA kriterleri dediler; UEFA’nın şu an en çok üstünde durduğu konu futbolculara yapılan ödemeler. Bizim futbolcularımız ilk yarı para almadıkları için 3 gün idmana çıkmadı ve tüm ulusal medyaya yansıdı. Zaten bu rezilliklere geçen sene de şahit olmuştuk .

2 TRİLYON HİBE edeceğiz dediler; 14 Şubat 2013’te Önder Serin şu açıklamayı yaptı:” Bulduğumuz reklam paraları ve buna benzer gelirler oldu, bu yaklaşık 2 trilyon bir para, bu gelirin hepsini kulüp hesabına aktaracağız yani HİBE edeceğiz. Reklam ve diğer gelirlerin adı ne zamandan beri hibe oldu. İyi o zaman Mustafa Tuncel çıksın dolmuşçulardan 5-6 trilyon topladık hibe yapacağız desin , bir diğeri çıksın 1 trilyonluk kombine sattık hibe edeceğiz desin , vallaha güzel tezgah . Siz cebinizden kaç lira harcadınız ve bunun ne kadarını kulübe HİBE edeceksiniz bunu açıklayın bize, masal anlatmayı bırakın. Bu gelirler elbette kulüp kasasına girecek, cebinize girecek hali yok…

ADANA DEMİRSPORLULUK DURUŞU dediler; yaz aylarında kampta yaşananlardan Güvenç Kurtar’ın istifasına, taraftarı küçümsemekten bu günlere kadar Adana Demirspor’umuzu sürekli küçük düşürdüler. En son o kadar ileri gittiler ki Ali Utku’muzun vefat ettiği 2. Gün ve uğurlandığı maçın akşamında baloda dansöz oynatmaya kadar gittiler. Ramazan Çimen çıktı bu konuyla ilgili açıklamasında şunu söyledi;” Ölüm olur ama hayat devam eder “ . Demek maneviyatımıza bağlılık kendileri için bu kadar basit . Demek ölüm olsa da dansöz oynatmak normal. Halbuki ölüm olmadığı halde bir kaza yaşandığı için Şampiyonluk konvoyuna katılmayan bu taraftarla duygu ve düşüncelerinin kesişmemesine hiç şaşırmadık. Bizler Orhan Abimizin vefatında da , Bekir Başkanımızı kaybettiğimizde de , Gizemin vefatında da , Ali Utkumuzu kaybettiğimizde de aynı ortak duygularla hareket ettik. Çünkü Adana Demirspor taraftarı Adana Demirsporluluk duruşunu gerçekten taşır ve o duruş için mücadele eder. Kongrede laf olsun diye söyleyenlerle aynı yaşamaz o duruşu . Çünkü o duruş bu taraftarının kutsalıdır , vazgeçilmezidir.

Gelelim dünkü açıklamadaki seyirci baskısı konusuna; Önder Serin ! bu takım 5 te 5 yaptığında maçlarını başka bir stat da mı oynadı. Urfa maçında son 10 dakika tepki var dedin, 80 dakika tepki yokken ne yaptı takım. Bolu , Kayseri Erciyes mağlubiyetlerinde seyirci tepkisi mi vardı, 90 dakika destek verildi niye sonuç değişmedi. Manisa mağlubiyetinde taraftar mı vardı, takım sahada yürüdü. Takım galip geldiğinde bu taraftarı övüp , takım kötü gittiğinde taraftar baskısı deme. Bu taraftar enayi değil. Taraftar baskısı gibi bir yalanın arkasına sığınacağına bu takımdaki futbolcuların ödemeleri ne alemde , alacakları ne kadar, kafaları rahat mı ondan bahset. Erman Özgür Adanaspor maçından önce niye ” bir futbolcunun sırtına sahadakinden daha fazla yük binmemeli “ açıklamasını yapıyor, neleri kastediyor bunu anlat taraftara. 6 haftadır kötü gidişatın , takımın sahada savaşmamasının sorumlusu olan yönetim bu durumun neresinde bunlardan bahset Önder Serin . Dünkü açıklamadaki gibi sakın hedefimiz sezon başında kümede kalmaktı deme, hedefiniz kümede kalmaksa niye göreve geldiniz. Yüzbinler sizi istemiyordu, kimse sana ve Mehmet Gökoğlu’na zorla aday olun demedi , o zaman niye güçlü bir yönetim önünü kesip adayız dediniz. Şampiyonluk hedefiyle kongreye gelen bir yönetimin önünü türlü tezgahlarla kesip sonra da hedefimiz kümede kalmaktı diyemezsiniz. Bunu hiçbir Demirsporlu kabul etmez. Madem maddi gücünüz yoktu, madem ödemeler konusunda kulüp rezil olacaktı , madem şampiyonluğa oynatamayacaktınız öyleyse 10 trilyon hibe ile gelen güçlü bir yönetimi önünü niye kestiniz, bunun nedenini bu taraftara açıklayın.

Balodan istediğiniz sonuç alınamadığı için Ramazan Çimen Adanalı zenginleri şikayet ediyor. Güvenilir olmayan bir yönetime kim yardım eder ki ? Hesapların belli olmadığı bir yönetime kim sahip çıkar? Adana Demirspor taraftarı niye size destek versin? Son 6 yılda sizi denedik de ne oldu, kulüp ne kazandı? UEFA kriterlerine sahip bir kimliğimiz mi var ? Geçen seneki şampiyonluğa yönetim inanmıyordu ama Ercan Albay Hocamız ve futbolcular sayesinde şampiyon olduk. O futbolcular sizler için ”Denizli’ye gelmesinler bu takımı şampiyon yapacağız” demedi mi???

Artık yönetim için Adana Demirspor Taraftarları ortak düşünceye sahip ; bu yönetimin başka amaçlarla o koltukta oturduğu ve oturduğu her gün Demirspor’a büyük zararlar verdiği düşüncesi… Kimi yönetici siyasi geleceği için Demirspor’umuzu basamak yapmak istiyor, kimi reklam için kullanıyor. Bütün Demirsporlular bunun farkında , işte o yüzden Urfa maçında 15 bin kişi İSTİFA diye bağırıyor. Kongre sürecinden bu yana yaşanan tüm olumsuzluklarda Mehmet Gökoğlu da en az Önder Serin kadar sorumludur. Hırslarına yenik düşmüş , Adana Demirspor’un bugünlerini düşünmemiştir.

ARTIK YETER!!! Denenmişleri tekrar denemekten bıktık, aynı rezillikleri yaşamaktan da. Adana Demirspor Taraftarı sizleri tekrar tekrar yönetimde görmek istemiyor , Kulübe zarar veriyorsunuz ve o makama yakışmıyorsunuz.

Artık Adana Demirspor kulübünün başına yeni ve güçlü yönetimler gelmesini istiyoruz. Futbolculara günü gününe parasını ödeyecek, bizi Türkiye’ye rezil etmeyecek , çevresi olan , kulübe kuvvetli bir lobi oluşturabilecek, kulübe kalıcı gelir kazandırabilecek, bizi gerçekten UEFA kriterlerine sahip bir kulübe dönüştürecek, süper ligde bir Bursa, bir Eskişehir, bir Gençlerbirliği gibi her açıdan güçlü bir kulüp yapacak bir yönetim istiyoruz.

CANIMIZDAN , KANIMIZDAN ,HAYATIMIZDAN ,GENÇLİĞİMİZDEN , İŞİMİZDEN DAHA ÇOK SEVDİĞİMİZ ADANA DEMİRSPOR’UMUZUN ÖNÜNÜ AÇIN , DAHA FAZLA ZARAR VERMEYİN.
BU SON UYARIDIR VE SON SÖZÜMÜZ BUDUR…

ŞİMŞEKLER GRUBU

18 Mart 2013 Pazartesi

Yazı-Yorum

Ligin 2. yarısında 9 hafta geride bırakıldı. Adana Demirspor'umuzun bu haftalar neticesinde topladığı puan ise 9... Maç başına sadece 1 puan düşüyor. Ve bu üzücü tablo bizi küme hattı ile zirve hattının tam ortasına düşürdü.
Bu gidişatın tahlilini yapacağımız zaman bu sonuca etken olan nedenler arasında iki ana başlık var.
Hakem hataları ve yanlış transferler !
"Türkiye futbolunun en temiz adamı" olarak sıfatlandırılan Cüneyt ÇAKIR isimli FIFA kokartlı TFF'nin en prestijli hakemi Adana Demirspor - K. Erciyesspor maçına atanıyor. Aynı keza yardımcı hakem de en az kendisi kadar deneyimli bir isim olan Bahattin DURAN. Ve nasıl oluyorsa bu ikili ülkenin en iyi hakemleri iken ortaya hüsran idari zemin çıkıyor. İzleyenler hatırlayacaklardır bu büyük isimlerin küçük hataları nelere mal oldu. Neden bu maçı örnek olarak aldım çünkü 1. ile maç yapıyoruz ve eğer yenseydik zirveyle aramızdaki puan farkını 4'e kadar indirecektik ve aynı zamanda bu maç talihsizlikler sersinin başladığı maç olarak görebiliriz. Cüneyt ÇAKIR'ı eleştirmemizi haksız görebilecek arkadaşlar vardır elbette ama Cüneyt ÇAKIR ve Bahattin DURAN ikilisinin Manchester United - Real Madrid maçında yaptıkları hataların nelere mal olduğunu görerek eleştirimizin haksız olmadığına kanaat getirebilirler. Neredeyse puan kaybettiğimiz her maçta hakem hataları mevcut. Çalınan her düdük maçın yönünü değiştirecek nitelikte önem arz etmeye başladı. Umarız bundan sonraki maçlarda mağlubiyetlerin sebebi hakemler ve düdükleri olmaz !
Hakem hatalarından sonra sıkıntı arz eden en önemli konu ise yanlış transferler... Yapılan transferler ne takımın atak düzenine ne de hızına ayak uydurabiliyor. Transferlerin takımın eksikliklerini gidermesi, iyileştirmesi lazım ancak iyileştirmek bir yana aksine yarayı daha da fazla açıyorlar.
Bir de bunca sorun varken T.direktörün "Taraftar baskısından kaybediyoruz." diyerek topu bize atması gösteriyor ki yönetimin söyleyecek sözünün olmamasının ve durumu düzeltecek bilinçlerinin de olmamasının kanıtıdır. Rakiplerimiz taraftar gelsin diye bedava bilet dağıtırken biz pazartesi akşamı bile kapalı gişe oynadık... 
Eğer doğruysa yani futbolcularımız taraftar baskısından oynayamıyorlarsa bu tribündeki gücümüzün, sahaya etkimizin göstergesidir gurur duyarız. Diğer bir yandan da futbolcularımızın Mavi-Lacivert formaya yakışmayacak şekilde zayıf ve aciz olduğunun göstergesidir.
Ne siz biz olmasak da maç kazanabileceksiniz, ne de biz o tribünleri bırakıp evlerimize çekileceğiz. Siz yoktunuz biz hep o tribünlerdeydik taşeron yönetim. Görevinizi yapamıyorsunuz ondan sonra t. direktörün ağzıyla taraftarın onuruyla yerine getirdiği görevini elştiriyorsunuz. Futbolcu ya Demirspor taraftarının etki ve tepkisine alışır ya da sizlerle beraber çıkıp giderler. Çünkü biz hep buradayız...
Ama elbette ki bunun sadece yönetimin fasaryası olduğunu ve gerçek olmadığını düşünüyoruz, inanmak istiyoruz.
Biz inanıyoruz, sizler de bizim gibi inanırsanız zaferin zor olmadığı görünecektir.
Her gün yeni umutlara...
Sevgi, saygı, bağlılık
İnançlarımızla !

12 Mart 2013 Salı

Dünden Bugüne "İstiklal Marşı"

 Günümüzden tam 92 yıl önce kabul edildi M. Akif bey'in kaleme aldığı ve İstiklal Marşı olarak adlandırılan manzumesi. Arkasında Yeni Çağ'ın yenilmez imparatorluğu vardı. Fakat ne zaferleri ne de 3 kıtada koşturulan atları görebildi. Geç kalmıştı doğmakta, ölümünü görebildi bu 700 yıllık imparatorluğun... Kaderin bir cilvesidir ki imparatorluğun yıkılmasıyla birlikte kurulan onlarca yeni devletten birinde, yani bizim ülkemizde, Anadolu'da, bu yolda yapılan mücadeleyi anlatma görevi ona düşmüştü. İmparatorluğun zafer hikayeleri ile büyümüş bir adam için tahmin ediyoruz ki çok zor olur yıkımını görmek, yeni devletlerin kurulması ve bunun olduğu sırada bu uğurda yanan canları kaleme almak...
 İstiklal Marşı adı verilen M. Akif'in manzumesi bayrağa hitaben yazılmıştır. Peki bayrak neden önemlidir ki M. Akif bey bayrağı muhatap alarak yazmıştır manzumesini ?!
 Cevabı bugünümüzün en önemli sorunlarına ışık tutacak düzeyde...
M. Akif bey bu manzumeyi Cumhuriyet Türklerine ithaf etmemiştir. Bayrak uğrunda can veren Türk, Çerkez, Kürt, Yörük, Laz ve Arap her milliyete ithaf etmiştir ki bayrak bu akan kanlar üzerine biçimlenmiştir, vücut bulmuştur.
 Arkadaşlar biz atalarımıza layık evlatlar değiliz. Atalarımız dil, din, renk ve cinsiyet demeden yan yana durup savaşmış topraklarını kurtarmış ve Anadolu'ya yeni bir devlet kurmuşlardır.
Atalarımız aralarındaki onca farklılıklara rağmen ülkeyi kurtarmak için beraber ölmüşlerken bu topraklarda, biz ileri götürmeyi gaye edinmek için beraber yaşayamadık... Anadolu yangın yeridir, kardeş kardeşi vurmaktadır, annelerin gözyaşları durmamaktadır, evlatlar öksüz ve yetim kalmaktadır...
  Üzülerek söylüyorum ki kuruluşumuzdan bu yana "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" üzerimizde oynadığı oyunlarla bizi içeriden bölmeye ve bölge hakimiyetinin elimize geçmesine engel olmaya çalışmış ve başarılı da olmuştur. Tüm ülke birbirine düşman olmuştur...
 Biz Demirsporlular olarak İstiklal Marşını doğru anlayanlardan olduğumuza inanıyoruz. İnanıyoruz ki bağlılığımız her türlü mezhep, inanç ve ideoloji üzerinedir. Kanıtı ise tribünlerde hem Mehter Marşı'nın hem de Çav Bella'nın söylenmesidir. Kanıtı deplasman otobüslerimizden inen renktaşlarımızın yarısının camiye yarısının tekel bayiye gitmesidir. Ve yine kanıtı Hem Atatürk'ün hem Che'nin pankartlarının tribünlerimizde asılı olmasıdır. Bizler renkler arasında ayrım yapmamayı öğrenmiş, aksine renkler ile yaşayabilen insanlarız...
 Bu özel günde M. Akif beyi saygı ve hürmet ile anıyor ve rahmetli Sayın Muhsin YAZICIOĞLU'nun doğru tespit olarak düşündüğümüz sözü ile yazımızı bitirmek istiyorum
  - "Bu devlete bir kimlik aranıyorsa İstiklal Marşı yeniden, defalarca okunmalıdır."

Birlikte yaşayabilmek ve yaşatabilmek umuduyla...
Şehrin asi çocukları,
İnançlarımızla !

8 Mart 2013 Cuma

Türkiye'de "KADIN" olmak

Bu soruya ülkemizdeki kadınların her biri farklı yorum getiriyor ama ana fikir bu ülkede kadın olmak zor...
 Peki neden bu ülkede kadın olmak bu kadar zor ?
 Cevabı sosyal ahlakın çökmüş olması elbette. Kocalar eşlerine baskı uyguluyor, babalar kızlarına, ağabeyler kız kardeşlerine ve hatta erkek evlatlar annelerine... Bu baskı günümüzde psikolojik düzeyden, fiziksel düzeye ilerlemiş durumda...

 DAYAK !
Ülkemizdeki her 3 kadından ikisi hayatında en az bir defa az önce saydığımız erkek karakterlerinden birinden şiddet görüyor... Eğer günlük gazetelerdeki 2. sayfada bulunan ünlülerin yaşamı sayfasını okumaktan vazgeçip 3. sayfadaki ünsüzlerin ölümünü okursak bu söylediğime hak verilir...
Adam (!) 10 yaşındaki oğlunun yanında eşini 13 defa bıçaklayarak öldürüyor.
Adam (!) Hakimin boşamadığı "Evliliğiniz bitmesin" dediği eşini 12 gün sonra 72 bıçak darbesiyle öldürdü.
Adam (!) 60 küsürlerindeki annesini döverek altın dişini söküyor...
Adam (!) 13 - 14 yaşındaki kızını damat ile yaptığı anlaşma ile "5000 TL karşılığında sattım." diyerek yazıyor ve imzalıyor.
Adam (!) Eve gelirken kahvehanenin önünden geçiyor diye annesini hastanelik ediyor...
Bunun gibi örnekler çoğaltılarak gider. Ülkemizdeki kadınlara yönelik bu hareketler sadece şahıs olarak değil kurumsal olarak da sürdürülmekte. Emniyet Müdürlükleri de bunlara örnektir. Bir kadın "Kocam beni dövüyor, öldürecek diye korkuyorum." diyor. Polis memuru da -o da erkek!- "Kocadır döver bir şey olmaz." diyor. Bu tam 3 defa gerçekleşiyor ve 4. şikayet vuku bulmadan kadın, koca şiddetiyle can veriyor. İlgili memurlara açılan soruşturma ne oldu sonucunu bilmiyorum. Ama tahmini zor değil hak verirsiniz ki...
 TECAVÜZ !
Yolda yürüyorum ve karşıdan gelen karşıcinsimin yanımdan geçtiği sırada çekinerek omuzlarını düşürdüğünü başını yere eğdiğini gördüm. Bayanın yanımdan geçerken bana öyle tavır sergilemesi hemcinslerimin yaptıklarından dolayıdır. Gözle, elle ve lafla yapılan tacizlerin haddi hesabı yok.
Çoğumuz anımsarız N.Ç.'yi... 13 yaşındaydı ve 26 kişinin tecavüzüne uğramıştı. -Yazmaktan utanıyorum bu kısmı kardeşlerim.- Bu kardeşimiz tecavüzden sonra sadece bir koltuğa oturabilmek için tam 3 hafta boyunca anüs bölgesinden ameliyat ve bir çok cerrahi operasyon yapıldı... 26 kişinin hepsinin adı tek tek biliniyor ve hepsi de dışarıda. -İsimlerini vermem bloğumuz için uygun olmaz ama internette çok rahat bulunabilir.-
N.Ç. davasının sonucu ise ülkemiz için rezalet !!!
"...İlişki sırasında N.Ç. adlı kişinin 'Ah' gibi sesler çıkarması gösteriyor ki kendisi bu ilişkiye isteğiyle girmiştir..."
26 kişi dışarıda ve N.Ç. sadece koltuğa oturabilmek için 3 hafta tedavi gördü.
 Zulmü yapan hep erkek, suçlu olan hep kadın... Kardeşlerim ben bu ülkede erkekliğimden de ve Devletimizin kadını koruyamamasından utanıyorum. "Kadınlar cehennemlik, onların hepsini yakmalıyız."  diyen insancıklar tanıyorum... Bugün dünya emekçi kadınlar günü ve ülkemizde sadece erkeler, köleler ve çocuklar olduğu için bu gün kutlanmamakta... Söylemek istediğim çok şey var ama kimsenin başını da ağrıtmak istemem.

Bizi bugünlere sürükleyen herkese yazıklar olsun...
"Dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa.."
Sevgi, Saygı, Bağlılık kardeşlerim ve değerli renktaşlarım.
İnançlarımızla !

7 Mart 2013 Perşembe

Adana Demirspor'umuz - Manisaspor maçı için..

Bu Cumartesi Adana Demirspor'umuz - Manisaspor maçını beraber izleyebilmek için; saat 18:30 da Beşiktaş/Kazan'ın önünde buluşuyoruz. Ve daha sonra yan tarafta bulunan "Şeker Cafe"ye geçiyoruz. / 2.Baskısını çıkardığımız atkımız ve polarımız, almak isteyen arkadaşlarımız için orada olacaktır. 

Est Sularus Oth Mithas

Yönetimin Halleri...

Her ne kadar basın toplantılarında aksini iddia etseler de taşeron yönetim taraftarın duygu ve düşüncelerine karşı ne kadar saygısız olduğunu yaptığı eylemlerle göstermeye devam ediyor...
Taraftar olarak bizler Ali Utku kardeşimizin vefatından dolayı hiçbir etkinlik ve organizasyonu yakın zamanda planlamazken taşeron yönetim bir balo organize ediyor. Elbette ki kınıyoruz ! Kınamalıyız da çünkü ilkin acımıza saygı gösterilmedi ve sonrasında ise sadece birkaç yüz kişiyle, taraftarın içinde olmadığı "Balo" adı altında bir eğlenceyle kutlama yapıyor. Biz halkın takımıyız, İlk sporcularımızın ve taraftarlarımızın tamamı emekçi insanlardan oluşuyordu. Taraftarlarımızın gelir ortalaması yoksulluk sınırı altında ve bizim için hayattaki en lüks şey sevmek, sevilmektir... Bizim durumumuz böyleyken Fuar alanlarında balo ile kutlama yapmak ne demek. Biz halkız, fuar alanında değil sokaklarda, balo ile değil davulla, zurnayla, halayla eğlenir ve sevincimizi paylaşırız. Hal böyle iken bu lüks eğlenceler de nedir ?
Taşeron yönetim aksini iddia etse de taraftardan ne kadar uzak olduğunu, belki bilmeyerek, göstermiş oldu.
Kaybımızın daha ilk günlerinde böyle şeyler hiç olmamalıydı. Gerçi kime söylüyorum ben ?!
Tabi bir de açık arttırma var bu baloda... Yahu biz Demirspor atkısı ile yola çıktığımız zaman yürüyüşümüze, konuşmamıza ve tavırlarımıza çeki düzen veren insanlarız. O derece armaya ve renklere bağlı ve saygılıyız. O derece ona aşığız ki isteriz kimse onu anarken kötü anmasın, kelimelerini düşünerek söylesin. Senin ne haddine insanların alın terinin, emeğinin, gözyaşının ve gülmelerinin sembolü olmuş bir simgeyi rakı masasına meze seçtirir gibi ortaya koyup "Açık arttırma" denen bir sistem ile fiyat biçtirtmek. Hiçbir rakam bu sayılanları satın alamaz ! Yok alsaydı neden dünyanın en zenginleri en mutluları değil ?! Biz böyle dedik ya hemen taşeron yönetim açıklama yapmış; "4 büyükler bile bu fiyata ancak satıyor. Biz bunu başardık." 4 büyükler ve Spor Toto Süper Lig üzerine endeksli Türkiye futbol camiasının bu ana akımına bizim taşeron yönetim de katılmış... Baksanıza verdiği örneğe. Biz cebimize bir kuruş girmesin dedikçe taşeron yönetim her an fırsatları kovalıyor belki birkaç lira cebimize fazla girer diye... Uzun lafın kısası Demirspor taraftarı ile olan bu zıtlığından dolayı siz taşeron yönetimi yarınlarımızda istemiyoruz. Ve bunun için diyoruz ki... YÖNETİM İSTİFA !!!

Sevgi, Saygı, Bağlılık
İnançlarımızla!

6 Mart 2013 Çarşamba

Takipçilerimize şahsım adına açıklamamdır...


Demirsporlu ve bloğumuzu takip eden her renkten ve cinsten kardeşlerim ve arkadaşlarım;
Son zamanlardaki iş yoğunluğu nedeniyle blog ile pek ilgilenemiyorum. Ben de birçoğunuz gibi çalışan bir insanım ve maalesef çok yoğun bir çalışma döneminden geçiyoruz işler çok yoğun yaklaşık 2 haftadır sabah işe gidip akşam eve gelip yatıyorum. Bizi buradan takip eden belki 1 kişi belki 1000 kişi herkese bu konu üzerine mahcubiyetimi belirtir ve daha dikkatli ve ilgili olacağımı niyet ederim.
 Gündem çok yoğun değerlendirilecek, tartışılacak ve açıklık kazandırılacak çok konu var. Amacımız Demirspor’u yaşamak ve yaşatmaktır. Unutmamak ve hatıralara kazımaktır. Duruşumuzu, tavrımızı ve sözümüzü açık bir şekilde söylemektir. Gündemdeki konulara somut durumun somut tahlili ile yorum getirmektir…İlkelerimizden hiç kopmamak ümidi ile;
 Sevgi Saygı Bağlılık
İnançlarımla!

3 Mart 2013 Pazar

Müslüm GÜRSES'e veda ediyoruz !



Adana Demirspor Tribünlerinde apayrı bir yeri olan Müslüm GÜRSES'e ahde vefaya gidiyoruz...

Çoğumuzun diline düşmüştür şarkıları. Bazen aşık ettirmiştir bizi, bazen sevdirmiştir, bazen sinirlendirmiştir, bazen özletmiştir, bazen unutturmuştur seveni.. Bazen galibiyette, bazen mağlubiyette olmuştur yanımızda, şimdi de biz onun yanında oluyoruz..

Yarın saat 11:00 da Beşiktaş/Kazan'ın önünde buluşuyoruz ve bunca yıl bizi bırakmayanı, bizde bırakmıyoruz. Cenazeye gidiyoruz !

Açıklamamızdır !!



Acısını yüreğinde hisseden, sevincini renktaşlarıyla bölüşen değerli Adana Demirspor Taraftarları..

Biz bu açıklamayı yaparken; ellerde kadehler çoktan kalkmış, gözler oryantâl aramakta ve kahkahaların boyutları hat safhaya ulaşmış bulunmakta.

Adana Demirspor'un 72. Kuruluş Yıldönümü Balosu adı altında Demirspor'u halktan koparmaya çalışıp, ellerine geçirdikleri tüm ürünleri açık arttırmayla satan, akıllarınca kendilerine bir çıkış yolu bulan zihniyeti Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak kınıyor ve lanetliyoruz.

Yapmış olduğunuz bu jakoben tavrın, daha acımızın üzerinden 2 gün geçmeden kadehlerde ve kahkahalarda boğulmasını asla unutmayacağız.

YAZIKLAR OLSUN !!

1 Mart 2013 Cuma

Güle güle "Mavi Çocuk"


Adana Demirspor'un kendisi küçük ama yüreği büyük taraftarı aramızdan ayrıldı. Kelimeler yetersiz, duygular yetersiz, ağlamak yetersiz.. Yolun açık olsun çocuk, bizi sevenlere selam söyle !

27 Şubat 2013 Çarşamba

Adana Demirspor İstanbul Tayfası | "DERBİ"

Ne maçı, ne tribünleri anlatmaya gerek duyuyorum. Söylenebilecek herşeyi herkes söyledi. Adana Demirsporlu olmaktan bir kez daha gurur duyabiliriz. Bu zevki yaşamalıyız!

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak; derbi için 2 farklı organizasyonda bulunduk. Aynı anda hem Adana'da, hem de İstanbul'da maç izleme alternatifi oluşturmaya çalıştık. Çok güzel bir organizasyon oldu. Bu vesile ile Adana Demirspor İstanbul Tayfası bünyesinde bulunan arkadaşlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyorlar, korkmuyorlar.

Adana Demirspor İstanbul Tayfası, Adana'da..


Derbi'yi İstanbul'da beraber izleyebilmek için buluştuk..

23 Şubat 2013 Cumartesi

EVLERE ŞENLİK DERBİ !

Derbi başlamadan olaylar patlak vermeye başladı bile. Önce taraftarımıza ayrılan koltuk sayısı, sonra bizim için reva görülen fahiş bilet fiyatı... Oysa ki ligin ilk yarısında Adanaspor A.Ş. taraftarına ayrılan koltuk sayısı yaklaşık olarak 2 katıyken bilet fiyatları sadece yarısı kadardı...
 Somut durumun somut tahlilinde olayı ele aldığımız zaman;
Verilen kontenjanın en az 4 katı taraftar oraya gelecek ve izdiham belki taraftarlar arasında kavgalar çıkacak. Elbette ki Şimşekler Grubu olgunluğunu koruyacaktır ama maçın önemi, hassasiyeti ve niteliği göz önüne alındığında her biri oldukça değerli bu biletleri almak için münakaşa ve kavga olması muhtemeldir. Bu konuda Şimşekler Grubu'nun Facebook üzerinden paylaştığı "ADANASPOR MAÇI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA.." adlı bildiri okunulmalı.
Açıklanan bilet fiyatları ise taraftarımızın her halükarda bileti alacağı ve armayı destekleyeceği bilindiğinden fırsattan istifadeci rant merkezlerinin bu durumdan pay çıkarması yönünden ne kadar isyan etsek, karşı çıksak da sıra dışı ve ya beklenmedik bir durum değildir. Bunu da ülkemizde en iyi anlayanlardan biri de halihazırda biz Demirspor taraftarlarıyızdır.
Temennimiz son zamanların saygı duyulan taraftarları olarak bizler stada giriş ve çıkışlarda hiçbir provekeye mahal vermeyerek bir kere daha insanlığımızı "Ötekilere" göstermemizdir... Futbol son dakikaya kadar skoru belli olmayan bir oyundur. Ama bu tribünlerde pek geçerli değildir. Futbol'da sahada alınan puan kadar tribünde alınan puan da artık skor için önem arz etmektedir. Hem stat içinde hem de dışında, Demirsporlu'luğumuzdan hiçbir şey vermeden bu şehre bir kez daha haklı mücadelemizi hissettirmeli ve kalplerdeki o közleri yeniden tutuşturmalıyız...
Halkın takımı her zaman kazanır. Tabi yarın ki rakibimiz kazanımları sadece 3 puandan ibaret görebilir kendi bakış açısızlıklarıdır saygı duyuyoruz.
Artık sözün yetmediği yerdeyiz sanırım. Yarın akşam oynanacak Adana derbisinde tüm teknik heyet ve futbolcularımıza başarılar diliyoruz. Armanın hakkını vermeleri umuduyla...
Halkın takımı | Halkın taraftarı
İnançlarımızla !

19 Şubat 2013 Salı

Haber Görünüm Yorum

Demirspor evinde ağırladığı K. Erciyesspor'a 1-3 mağlup oldu. Demirspor'umuz orta sahada kayıp, ileride çok adamla hücum yapamayan, defansın hata yaptığı bir maçtı ki 2 gol açıkça defans hatasıyla yendi. Deplasman takımı için ise ev sahibinin bu hataları göz önüne alınırsa kolay bir maç geçtiği kesin elbette.
 Bu olaya şöyle bakabiliriz; ya bizim takım çok kötü oynadı ya da rakip takım gerçekten muhteşemdi. Kendi bakış açımla anlatayım; Demirspor ilk 4 dakikada 4-5 defa ani ataklarla pozisyon bulmaya çalışarak oyunu kontrol etmeye çalıştı. Ben bu dakikadan sonra sahada Demirspor'lu görmedim ! Demirspor'un hem teknik heyetinin hem de sporcularının inançlı bir takıma karşı mücadele gücü 90 dakikada sadece 4 dakika... Ben dün akşam utandım çünkü mücadele ederek yenilmedik. Tribünde taraftar, sahada futbolcu, çizgide hakem hatalıydı. Ben Cüneyt Çakır'ı yargılayamam. Şampiyonlar Ligi'nde ve Avrupa Kupasında çok önemli maçlar  yönetmiş ve maç için hayati kararlar vermiştir... Hata yapabilir elbette Türkiye Futbolunun en temiz ve en sağlam adamı olsa da. Aynı keza Bahattin Duran için durum böyle... Asıl sıkıntı Skoru Verilmeyen gole ve verilen kırmızı karta yüklemekte...Bu takımın bu skorla vicdanı rahat mı, 60. dakikada Şimşek gibi tezahürat yapmaya başlayan bu taraftarın vicdanı rahat mı, Sonraki hafta derbi olduğunu bile bile kırmızı kart almayı başaran futbolcunun vicdanı rahat mı ??? K. Erciyesspor her zaman ki futboluyla oynadı, her zaman olduğu gibi her zaman ki futbolla oynamayan bizdik... Geçen yazımda söylediğim gibi rakamların sonuca etkisi pek yoktur. Pazartesi akşamı bütün biletler satılıyor ama sadece 3,000 kişilik ses çıkıyor o da 60. ve 70. dakikalar arası sadece... Bu maça çok yorum getirilir elbette ki ama son olarak şunu söylemek istiyorum; futbolcu- hakem-taraftar üçgeninde kaybeden kesinlikle futbolcular ve taraftarlardır. Bu maçı hep beraber kaybettik, Torku Konyaspor maçında hep beraber 3-3'e getirdiğimiz gibi...
İnançlarımızla !