17 Aralık 2010 Cuma

| Şehrin Asi Çocukları !

http://kombinebilet.blogspot.com/ adresinde girilen çok güzel bir yazı... Arada sırada bu blogda böyle yazıları görmek beni mutlu ediyor. Umarım sizi de mutlu eder buyrun...

---------------------------------------------------

Demiryolları, tarihin hiçbir döneminde sıradan bir ulaşım aracı olmadı. Kimine gore medeniyetin sembolüydü, kimine gore komünizmin simgesi. Demiryolları; işçileri ve kurucularıyla bitmeyen bir devre imza atarken, burjuvaziyi futbol sahalarından uzaklaştırarak bugün çoğu ‘futbolseverin’ yapmak istediğini 150 yıl önce başardılar.

Futbol, 1840’larda İngiliz kolej öğrencilerinin ve burjuvazinin hegamonyasından çıkmaya başlarken onlar devreye girdiler. Önceleri sadece bu güzel oyunu seyretmekle yetinmek zorunda kaldılar. Cumartesi öğleden sonralarının işçiler için tatil ilan edilmesiyle nihayet gerçek anlamda futbol oynamaya başladılar. Bu oyunda artık onlar da vardı fakat ellerindekiyle yetinmeye hiç niyetli değillerdi. Kolej takımlarında burjuvazinin arasına sızmak onlara göre değildi.

1870’lerde kulüpleşme kültürünün başlamasıyla demiryolu işçileri kendi takımlarını kurdular. Manchester United’ın, Lokomotif Moskova vs kulüplerinin temellerini attılar. Artık oyunun sadece jönü değil, yönetmeniydiler de aynı zamanda. Onlar futbol oynamanın zevkini gittikleri her yerde diğer insanlara da aşıladılar. Örneğin Arjantin’e giden İngiliz demiryolu işçileri 1867’de İngiliz denizcileriyle Arjantin’in bilinen ilk futbol maçını oynadılar. Uruguay tarihinin ikinci futbol takımı da, 1862 yılında yine onlar tarafından kuruldu.

Futbol öyle bir noktaya geldi ki, sadece oynayana değil kendisini izleyen yüzlerce insana da hizmet eder oldu. Oyun artık insanları peşinden sürükleyen bir tutkuya dönüşmüştü. İnsanlar futbola o kadar bağlanmışlardı ki, tuttukları takımı mekan ayırd etmeksizin her yerde izlemek istiyorlar. Dünyanın yeni tanıştığı bu taraftarlık olgusu yine demiryolu çalışanlarının emeğiyle oluştu. Onların inşaa ettiği demiryolları sayesinde artık yüzbinler istedikleri takımın peşinden maçlara gidebiliyorlardı. 1897’de sadece 100 kişi İskoçya’dan İngiltere’ye futbol maçı izlemek için giderken 1901'de Tottenham Hotspur ile Sheffield United arasında oynanan FA Kupası'nı seyirci rekoru kırılarak 114 bin kişi izledi.

Demiryoluyla seyahat, otobüse göre daha ucuz ve konforluydu. Bu sebeple, Manchester Old Trafford’a, Arsenal Highbury’ye, Chelsea Stamford Bridge’e taşındılar ki bu stadların hepsi tren garlarının yanı başındaydı. Bugün de, UEFA bir şehre ya da ülkeye önemli bir futbol organizasyonu yapma yetkisi verirken, stadların metro istasyonlarına yakın olması konusuna dikkat etmektedir. Demiryolu işçilerinin belki de futbola en büyük katkıları dolaylı ‘yol’dan oldu.

Türkiye’de 1940’lı yıllarda yayınlanan, “500'den fazla işçi ve memur çalıştıran kurumlar spor kulübü kuracak” talimatıyla 38 demiryolu kulübü kuruldu. Ancak ne yazık ki, bugün çoğunun akıbetinin ne olduğunu öğrenmek bile neredeyse imkansız. Türkiye’de kapitalizm sadece demiryollarını değil, demiryolu takımlarını ele geçireli uzun zaman oldu.

Demiryolu takımlarından en çok bilinen ve en çok taraftara sahip olan Adana Demirspor’u bile medya, 2008 yılında Trabzonspor’la oynadıkları Türkiye Kupası maçıyla hatırladı. Oysa onlar farklı duruşlarıyla, her ne koşulda olursa olsun dolu tribünleriyle çok daha fazlasını hak ediyorlar. Yıllar önce takımlarında forma giyen Arnavut oyuncuları Arnavutoviç ve Zijad için yaptırdıkları “Tebe Volimo” pankartını tekrar hayata döndürerek ne kadar vefalı olduklarını, “Lokomotif” pankartıyla geldikleri yeri unutmadıklarını gösteriyorlar. Ve onlar düzene karşı verdikleri bu savaşta kendilerini “Şehrin Asi Çocukları” olarak adlandırıyorlar.

Hiç yorum yok: