Muharrem AĞABEY'i tanımayan var mı?
Onun tarihini destanlaştıranlar; Adana ve Türkiye spor tarihinde "YENİLMEYEN İNSAN " derler. Bir batılı spor yazarı dünya çapında en büyük sporculardan birisini onun kapısına kadar götürüyor ve diyor ki : "BİZ SPORCULUĞU MUHARREM GÜLERGİN'İN KAPISINDA CENTİLMENLİK DİLENİRKEN GÖRÜYORUZ." En büyük sporcular kapısında ancak dilenci olabilirler.
O gerçekten bir spor adamı idi. Memleketin iftihar tablosu Adana'nın rahlesinde dersini tamamlayınca ayrı bir derinliğe ulaştı. Adana'nın zengin yürekli adamlarındandı. Memleket sporuna dair yazılan yazılardaki bazı kesitler onun nasıl dosdoğru bir hayat yaşadığı mevzuunda zannediyorum size bir fikir verecektir. Muharrem AĞABEY; o esmer yüreği, o güleryüzü, o sert bileği, o başarılarla süslü hayatı Yenilmez Aramada'nın ortasında, "ARKADAŞLAR, YENİLMEYİ HAZMEDEMİYORLAR. İHTİMAL Kİ TEKRAR OYNAMAK İSTEYECEKLERDİR." ve üzerinden de o masmavi tişörtü çıkartıyor, " KURUN KALELERİ, GELİYORUZ! YENİ BAŞTAN OYNACAĞIZ!" diyor. O andan itibaren Muharrem AĞABEY'in etrafında bulunan insanlar; onun yanından bir adım geriye gitmezler, bir adım yanından ayrılmazlar. O daha önce hiç yenilmemişti ki şimdi yenilsin.
Dünya kadar müsabakaya katılıyor. Son katıldığı müsabaka, gözyaşlarında esas definesini yürüttüğü maçtır. Son çıktığı maç sonrası sabaha kadar hıçkıra hıçkıra ağlamıştır. Bir futbol müsabakasının devre arasında, takım eksik olduğu için 400 metre koşup Adana birincisi olan Muharrem AĞABEY...
Böyle bir insanın, yenilmeyen insanın bir de vefat ettiği ana bakacaksınız. Yataktadır ve ruhunu Allah'a teslim etmek üzeredir. 1976 yılında sezon açılışına yetişebilmek için apar topar bindiği taksinin kaza yapması sonucunda oğlunu kaybeden ve daha sonra ağırlaşan şeker hastalığı yüzünden iki bacağı kesilen o yüce insan yataktadır. Derken içeriye arkadaşı girer.(Rivayet zayıf ancak içimizi okşayacak nitelikte) Arkadaşını görünce doğrulmak ister fakat doğrulamaz. Doğrulamayınca da ağlamaya başlar. Arkadaşı "MUHARREM "der. Neden ağlıyorsun?
Kimbilir aklından neler geçiyordu. Belki de içten içten söylemişti şu cümleleri... "Bunca müsabakalara katıldım, mavilikler içinde umut aradım, çırpındım didindim uğraştım ve her seferinde de erkek gibi mücadele ettim. Fakat o yerlerde bir erkek gibi ölemedim işte buna ağlıyorum" demişmidir, dememişmidir bilemeyeceğim ama ona şu Adana'nın en köhne mahallesinde çocuklar artık futbol oynuyor, koşuyor, yüzüyor deseniz mutlu olurdu, sevinir, heyecan duyardı. Ağlardı fakat ağlatamazdı. Çünkü o yaşama değil yaşatma şuuru içerisinde olan bir insandı...
ONUN ADANA'ya YAŞATTIKLARINI; ALLAH BİZLERE TEKRAR YAŞATSIN !
UNUTULMUYORSUN YENİLMEYEN İNSAN...
Onun tarihini destanlaştıranlar; Adana ve Türkiye spor tarihinde "YENİLMEYEN İNSAN " derler. Bir batılı spor yazarı dünya çapında en büyük sporculardan birisini onun kapısına kadar götürüyor ve diyor ki : "BİZ SPORCULUĞU MUHARREM GÜLERGİN'İN KAPISINDA CENTİLMENLİK DİLENİRKEN GÖRÜYORUZ." En büyük sporcular kapısında ancak dilenci olabilirler.
O gerçekten bir spor adamı idi. Memleketin iftihar tablosu Adana'nın rahlesinde dersini tamamlayınca ayrı bir derinliğe ulaştı. Adana'nın zengin yürekli adamlarındandı. Memleket sporuna dair yazılan yazılardaki bazı kesitler onun nasıl dosdoğru bir hayat yaşadığı mevzuunda zannediyorum size bir fikir verecektir. Muharrem AĞABEY; o esmer yüreği, o güleryüzü, o sert bileği, o başarılarla süslü hayatı Yenilmez Aramada'nın ortasında, "ARKADAŞLAR, YENİLMEYİ HAZMEDEMİYORLAR. İHTİMAL Kİ TEKRAR OYNAMAK İSTEYECEKLERDİR." ve üzerinden de o masmavi tişörtü çıkartıyor, " KURUN KALELERİ, GELİYORUZ! YENİ BAŞTAN OYNACAĞIZ!" diyor. O andan itibaren Muharrem AĞABEY'in etrafında bulunan insanlar; onun yanından bir adım geriye gitmezler, bir adım yanından ayrılmazlar. O daha önce hiç yenilmemişti ki şimdi yenilsin.
Dünya kadar müsabakaya katılıyor. Son katıldığı müsabaka, gözyaşlarında esas definesini yürüttüğü maçtır. Son çıktığı maç sonrası sabaha kadar hıçkıra hıçkıra ağlamıştır. Bir futbol müsabakasının devre arasında, takım eksik olduğu için 400 metre koşup Adana birincisi olan Muharrem AĞABEY...
Böyle bir insanın, yenilmeyen insanın bir de vefat ettiği ana bakacaksınız. Yataktadır ve ruhunu Allah'a teslim etmek üzeredir. 1976 yılında sezon açılışına yetişebilmek için apar topar bindiği taksinin kaza yapması sonucunda oğlunu kaybeden ve daha sonra ağırlaşan şeker hastalığı yüzünden iki bacağı kesilen o yüce insan yataktadır. Derken içeriye arkadaşı girer.(Rivayet zayıf ancak içimizi okşayacak nitelikte) Arkadaşını görünce doğrulmak ister fakat doğrulamaz. Doğrulamayınca da ağlamaya başlar. Arkadaşı "MUHARREM "der. Neden ağlıyorsun?
Kimbilir aklından neler geçiyordu. Belki de içten içten söylemişti şu cümleleri... "Bunca müsabakalara katıldım, mavilikler içinde umut aradım, çırpındım didindim uğraştım ve her seferinde de erkek gibi mücadele ettim. Fakat o yerlerde bir erkek gibi ölemedim işte buna ağlıyorum" demişmidir, dememişmidir bilemeyeceğim ama ona şu Adana'nın en köhne mahallesinde çocuklar artık futbol oynuyor, koşuyor, yüzüyor deseniz mutlu olurdu, sevinir, heyecan duyardı. Ağlardı fakat ağlatamazdı. Çünkü o yaşama değil yaşatma şuuru içerisinde olan bir insandı...
ONUN ADANA'ya YAŞATTIKLARINI; ALLAH BİZLERE TEKRAR YAŞATSIN !
UNUTULMUYORSUN YENİLMEYEN İNSAN...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder