25 Nisan 2011 Pazartesi

Asla Yalnız Yürümeyeceksin


Piyasaya çıkacak yeni futbol kitaplarından. İnternette dolaşırken denk geldim sizlerle paylaşmak istedim. İçinde bizdende birşeyler var..

Futbol asla sadece futbol değildir...” Simon Kuper, bu unutulmaz kitabında eskiden taraftarların hangi kümede olursa olsun takımına sonuna kadar bağlı olduğunu anlatır. Ancak Kuper’a göre uluslararası rekabetin ortaya çıkması başarı merkezli bir taraftarlık ortaya çıkardı.
İşte Kuper’ın kitabında bahsettiği “küme düşse dahi takımına sonuna kadar bağlı olan” taraftarlardan bir grup genç yazar, Fenerbahçe’den Adana Demirspor’a, Bucaspor’dan Spartak Moskova’ya kadar yaşadıkları kentlerden yola çıkarak 13 farklı futbol takımının hikayesini yazdı.
Twitter aracılığıyla tanışan ve aralarında, gazetecilerin, reklamcıların, mizah yazarlarının ve öğrencilerin de bulunduğu 13 genç yazar, yaşadıkları kentlerin futbol takımlarının hikayesini anlattıkları kitabın adını Liverpool’un taraftar marşından yola çıkarak ‘Asla Yalnız Yürümeyeceksin’ koydu.
Önümüzdeki perşembe Okuyan Us Yayınları’ndan çıkacak olan ’Asla Yalnız Yürümeyeceksin- Tribün Hikayeleri’nin fikir babası ise psikiyatrist Cem Mumcu. Kitabın yazarları, Türkiye’nin dört bir yanından kalkıp Radikal için İstanbul’a geldi.

Cem Mumcu
(Psikiyatrist, 43) - Trabzonspor
Kitabın fikir babası Cem Mumcu, Onur Gökşen’le birlikte geliştirdiği tribün hikayeleri konseptinin çıkış noktasını şöyle anlatıyor: “Bir kitapta hayatın içindeki her şey anlatılabilir, tıpkı aşk üzerine hikayeler yazılabileceği gibi futbol üzerine de hikayeler yazılabileceğini düşündük, bu yüzden de hikayeleri lezzetli metinler çıkarabilecek kişilere yazdırdık.” Mumcu, taraftarı olduğu Trabzonspor’u anlatırken ise Tranzonluları ve kentin kendine has havasını da anlatmaya çalışmış. Mumcu, “Trabzon’da bütün şehir bir tribündür, buna halalar, amcalar, babaanneler, teyzeler de dahildir. İşte ben de bu Trabzonsporlu olma hali üzerine yazdım” diyor.

Özkan Güven
(Gazeteci, 38) - Bucaspor
İzmir doğumlu gazeteci Özkan Güven, hayatının 18 yılını geçirdiği İzmir’in Buca ilçesinin spor kulübünü, Bucaspor’u yazdı. Güven’in Bucaspor hikayesi, Galatasaraylı olup Bucaspor’un Süper Lig’e çıkmasıyla birlikte bu takımı tutmaya başlayan bir kardeşin gözünden Göztepe fanatiği bir ağabeyi ve sıradan bir İzmirli aileyi anlatıyor. Güven, Bucaspor’a olan sevgisini ise şöyle anlatıyor:
“İzmir’in büyük kulüpleri var. Karşıyaka, Göztepe, Altay geniş kitleler tarafından desteklenir. Kendi aralarındaki çekişme büyüktür. Bir Karşıyakalı, bir Göztepeli’den; bir Altaylı her ikisinden de haz etmez. İşte bu ortamda kıyıda köşede kalan bir Bucaspor, onların arasından sıyrılıp adını Süper Lig’e yazdırdı. Bucaspor’un başarısı, Buca’nın dışında kimsenin pek umrunda değildir. Bucalılar bile bu takımı yavaş yavaş sevdi. Elbette hepsi için konuşamayız ama 500 bin nüfuslu Buca’da yaşayanların büyük bir bölümü de Bucaspor’u önce renklerini, sonra armasını, sonra oynadığı futbolu, oyuncularını sevdi. Ama çok sevdi!”

Alper Turgut
(Gazeteci, 41) -Adana Demirspor

Gazeteci Alper Turgut, Fenerbahçeli olmasına karşın kitaba doğduğu kentin takımını, Adana Demirspor’u yazmak istedi. Zira hikayenin çıkış noktası da Turgut’un Adana Demirspor’u çocukluğunda “kentin asi çocuklarının takımı” olarak görmesi. Turgut, “Beni en çok Adana Demirspor’un demiryolculara dair, emekçi kökenli bir kulüp olması ve Türkiye’nin en solcu futbol seyircisine sahip olması etkiledi. Ve şüphesiz, renkleri… Açık mavi ve koyu lacivert, yan yanayken güzel bir düş gibiydi” diyor.

Hakan Köksal
(Mizah yazarı, 42) - Bursaspor
Kendisi Bursalı olan ancak çocukluğundan bu yana Fenerbahçe’yi tutan Köksal’ın hikayesi, İstanbul’dan doğup büyüdüğü kente, Bursa’ya geri döndükten sonra ilk başta Bursa’nın değerlerini reddeden, daha sonra yavaş yavaş bu değerlerle barışan bir adamın ikilemini anlatıyor. Bu aslında Hakan Köksal’ın birebir kendi hikayesi. Doğduğu kentin takımı olan Bursaspor’la çocukluğundan bu yana tutkuyla bağlı olduğu Fenerbahçe’nin arasında kalan Köksal, özellikle geçen yıl Fenerbahçe’yle Bursaspor arasındaki şampiyonluk yarışını yaşadıktan sonra yıllardır kaçtığı bu “arafta kalma” durumuyla artık yüzleşmek zorunda kalıyor. Köksal, “Bursaspor’un şampiyonluğuna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim, ekran başında 10 dakika donup kaldığımı hatırlıyorum” diyor.

Onur Gökşen
(Yazar, 39) – Fenerbahçe
Twitter’dan keşfedilip daha sonra çıkardığı ‘Bizim de Renkli Televizyonumuz Vardı’ adlı kitabıyla dizüstü edebiyatın en önemli isimlerinden biri haline gelen Onur Gökşen, “Doğuştan Kadıköylü olduğum için doğuştan tuttuğum takım olan Fenerbahçe’yi yazdım” diyor. Gökşen, 17 yaşındayken evde babasıyla seyrettiği ve 3-0’tan 4-3 olan 1989’daki Fenerbahçe- Galatasaray maçının hikayesini yazdı.

Ümit Alan
(Birgün Yazarı, 32) Eskişehirspor
Doğma- büyüme Eskişehirli olan Ümit Alan’ın hayatında ilk tezahürat yaptığı maçlar da babasıyla birlikte gittiği Eskişehirspor maçları olmuş. Eskişehirspor’un hikayesini ise “hayatımın en sıkıntılı dönemiydi” dediği ilk gençlik yılları üzerinden anlatmış: “Üniversiteye hazırlanıyordum, ergenlik donemindeydim ve ağır bir karşılıksız aşk travması içindeydim.O sırada Eskişehirspor da sürekli yeniliyordu, ligden düşmek üzereydi. Ancak ben sürekli yenilmemize rağmen Eskişehir’in bütün maçlarına gidiyordum, maçların hiçbirini kaçırmıyordum. O zaman bunu anlamasam da şimdi baktığımda yenilgi hissini yaşayan insanlarla bir arada olmanın o dönem bana terapi gibi geldiğini anlıyorum...”

Erkan Şimşek (Reklamcı, 31) Kızılyıldız
Erkan Şimşek, 13 Mayıs 1990’da oynanan, eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinde yaşanan en önemli maçlardan biri olan ve çocukluğunda yaşadığı evde sık sık bahsi geçen “Dinamo Zagreb- Kızılyıldız” maçını bir çocuğun gözünden yazdı. Şimşek, Zagreb’de oynanan maç için “O maçta çıkan olaylar Yugoslavya’nın parçalanacağının da habercisiydi, maçın başlama düdüğüyle beraber ülke de dağılma sürecine girmişti” diyor.

Erdem Aksakal (Pazarlama Yöneticisi, 31) – Karşıyaka
Erdem Aksakal, arabasının plakasını “35 buçuk” yapan tipik bir Karşıyakalı. O yüzden de Karşıyaka futbol kulübünün hikayesini yazdı. “Karşıyaka’ya ait olmak takıma ait olmaktan çok başka birşey, Karşıyakalı her bakımdan fanatiktir, yani Karşıyaka’yı az seven insan yoktur. Karşıyaka ters bir kulüp, taraftarları da ters, semtte oturanlar da dünyaya ters insanlar” diyor. İşte Aksakal’ın hikayesi de Karşıyakalıların hem futbol kulüplerine hem de semtlerine olan sevgisini anlatan bir hikaye.

Aziz Saltık (Makine mühendisi, 45)- Spartak Moskova
ABD doğumlu olan Aziz Saltık, Sovyetler Birliği’nin dağılması sırasında Moskova’daymış. “Yaşadığım evdeki bir fare 20 gün boyunca beni hayattan soğuttu, işte ben o sinirli dönemimi Spartak Moskova sayesinde atlattım” diyor. Dolayısıyla Saltık’ın Spartak Moskova hikayesinde sadece bir futbol takımının değil, hem bir kentin, hem bir adamın, hem de ismi ‘Fyodar’ olan bir farenin hikayesi var.

Derya Erkenci (Yaratıcı yönetmen-yazar, 39)- Maltepespor
Annesi Maltepeli olduğundan çocukluğu Maltepe’de geçen Erkenci, Maltepespor’un özelinde aslında amatör kümedeki bir futbol takımını anlatıyor. Hikaye, maçın başlamasına 10 dakika kala kulübün soyunma odasında yaşananları anlatıyor. Erkenci, “Üçüncü ligdeki takımlarla muhitler özdeşleşmiştir ya, işte ben de hem bu takımların hem de bu muhitlerin ruhunu anlatmaya çalıştım” diyor.

Nur Kahraman
(Öğrenci, 22) - Beşiktaş
Beşiktaş taraftarı Nur Kahraman, Beşiktaş’ı takımına olan sevgisiyle breaber bir aşk hikayesi üzerinden anlatıyor. “Beşiktaş’ı anlatırken bir kadının üzerine en çok yakışacak konuyu, aşkı işlemeye karar verdim” diyor.
Fatoş Bentli (Elektrik-Elektronik mühendisi, 29) Karabük Demirspor
Karabük Demirspor’u yazan Fatoş Bentli, ‘Demirin Mavisi’nden, Ateşin Kırmızısı’ndan’ adını taşıyan hikayesi için şöyle diyor: “Amatör takımların amatör ruhla, bulunduğu şehrin özellikleriyle bütünleşerek yükselişinin ya da düşüşünün azmini anlatan bir hikayeyi kadın gözüyle yazmak istedim. Bu yüzden de aynı zamanda işçi takımı olan Karabük Demirspor’u yazdım” diyor.



Kaynak:www.radikal.com.tr

Hiç yorum yok: