28 Ekim 2011 Cuma

Futbol, takım elbiselilerin oyuncağı olmuş!


Tayfamız mensubu,aynı zamanda sporx.com yazarı olan Serkan AKKOYUN'un yazısı. Ben çok beğendim, umarım sizler de beğenirsiniz!


Biz ne ara farklı takımları tutan, Türkiye’nin en büyük kulüplerinin taraftarlarını aynı statta maç izleme zevkinden mahrum bırakacak kararlar alma cüretini bulduk kendimizde?

Belki de hayatımın en cesur yazısına girişiyorum. Bu yazıda ünlü Alman düşünür ve siyasetçi Karl Marx'ı ve Portekizli diktatör Salazar'ı fiziken olmasa da düşün dünyasına verdikleri ile karşıma alacağım. Haddime bakın! Bu ne cüret…*

Üzerinde yaşadığımız 783 bin küsur kilometre karelik toprakların doğusunda, acının tarifsiz hissini art arda yaşadık. Önce yolun yarısına 15 kala yaşta olan genç çocuklar şehit düştü, ardından doğanın bize en büyük hainliklerinden birisi neticesinde yüzlerce insan başlarını sokmak için girdikleri evlerinin tabutları olmasına dayanamadı, can verdi. Bu iki olay arasında bağ kurmaya çalışan deve kuşu beyin-göz ilişkisine sahip insanlar ise sosyal medya aracılığı ile akıttılar faşist irinlerini.

Depremin açtığı yaraları sarmak için verilen çabanın, sayfamıza konuk olan kısımları taraftarlar, her takımdan olmak üzere ellerinden geldiğince baş aktörü oldular. Sana söz, bir gün sen düşersen ben de seni kaldıracağım mesajını alınca bir sözlük yazarı, kalan milyonlarımızın gözleri doldu. Çünkü o yıkılan betonlar altında bedenler ruhlarına özgürlük kavuştururken insanlığın dimdik ayakta kaldığını gördük. Beşiktaş forması ile göçük altından çıkarılan Vanlı kartal, oradaki depremzedelere Konyaspor, Beşiktaş atkıları, formaları gönderen taraftalar diledi ki Tanrı'dan; barış gele tez gele ve hep beraber gülelim.

Nasıl yekvücut olabilecekleri böylesine ortada olan bir güruha yılların televizyon üstadı İlker Yasin'in "Zaten taraftarlar holigan gibi davranma niyetiyle geliyorlar maçlara, iyi oldu" minvalinde cümleler etmesine vesile olan ve az kalsın gerçeğe dökülecek saçma kararın yorumlaması: Şaka gibi…

Şimdi bunları aklımızda tutup, tarihte çok örneği olduğunu takdir ederek fakat bu satırların yazarının da bulunduğu bir maça, 4 Mayıs 2008 tarihli Adanaspor – Adana Demirspor maçına şöyle bir baksak ya...
http://www.sporx.com/img/2011/10/27/adana234.jpg

Adana 5 Ocak Stadı, eskilerin Taksim Stadı'nda Galatasaray – Fenerbahçe maçını izlerken anlattıkları gibi yarı yarıya bölünmüştü o gün. Yarısı mavi-lacivert, yarısı turuncu-beyaz olan stadı şehrin asi çocukları ile turuncuları kaplamıştı. Babalarımızın bin dokuz yüz bilmem kaç diye başladıkları hikâyeleri milenyumdan 7 sene sonra medeniyetlerin beşiği Çukurova'da görmek çok da abes değil, ancak Marx'ın afyonlaştırdığı, Salazar'ın halkı oyalamak için dayadığı futbolun kardeşlik türküsü söyleniyordu orada. Maça ellerinde beyaz güvercinler ile çıkıp uçuran Adana Demirsporlu futbolculara nispet yapar gibi çiçekleri taraftarlara fırlatırken gördük Adanasporluları. 3 sene içinde ne değişti de 2010 Avrupa Kültür Başkenti, 2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul'un en eski ve yaşanabilir ilçeler sıralamasında ikinciliği bulunan Beşiktaş'ta iki futbol takımı taraftarları aynı stadyumda maç izleyemeyecek duruma geldi?

Geçmişte yaşanan yüzümüzün katran karası olayları reddetmiyorum ancak futbolu taraftarsız, taraftarı da rakip taraftarsız bırakmak için bir makam sahibi olmak yeterli olmasa gerek.

Kullanmayı dahi bildiğinizden emin olmadığın twitter'daki tepkileri görünce mi caydınız kararınızdan yoksa?

Kızını karşısına alıp yaşadığı muhafazakâr çevrenin durumunu anlatmak yerine bir erkek arkadaşı var diye odalara kilitlemeye çalışan babadan ne farkınız vardı?

Banu Yelkovan'ın dediği gibi insanlar mısınız yoksa siz? Bir an önce hızlıca bir sonuca varmak için kalitesiz yapılar diken müteahhit gibi "Aman yarın bunlar birbirine girer yasaklayın deplasman seyircisini" diye karar mı verdiniz o an?

Yoksa Trabzonspor – Fenerbahçe... Yok artık!

Rekabet sarı-lacivertle siyah-beyaz, yeşil-beyazla kırmızı-siyah ve onların taraftarı arasındayken sizler formalılarla-takım elbiseliler arasında mı olsun istiyorsunuz artık?

Bu bambaşka renkteki insanları dünyanın en zalim fiili olan ölümün simsiyah tek renge bürüdüğü bir hayatta nasıl oluyor da ayırabileceğinizi zannediyorsunuz?

Akşam pişirdiğiniz yemeği sabah çöpe döktünüz. Bir öyle konuşuldu bir böyle, ancak sonunda kazanan yine taraftar oldu. Çünkü unutulmasın bu oyun topsuz da oynanır, yeşil sahasız da, kale direksiz de ama taraftarsız bir hiçsiniz.

Mahalle maçlarında bile kızlar izlemeye gelince coşan çocuğu hatırla…

Taraftarı karşınıza almayın kravatlılar.

Ez cümle:

Yahu koca koca adamlarsınız hiç mi oyun oynamadınız çocukken de bizim afyonumuza bulaştınız, oyuncak ettiniz?

* Yazar bu işaretli paragrafta, Arif Erdem'in alamadığı penaltılar kadar açık ve net ironi yapmaktadır. Bilginize.

http://twitter.com/#!/akkoyunserkan

Hiç yorum yok: