9 Kasım 2010 Salı

| Ağladıkça...


Düşüncelerim bir girdaba süreklenirken son hızla; sen geliyorsun aklıma ve süresiz ara veriyorum dalgalara, heyelanlara, çıkmaz sokaklara...

Seninle ulaşıyorum hayallerin son raddesine, umutların kökenine, seninle buluyorum sevginin tarifsizliğini... Mavi'nin ne anlama geldiğini; senin lacivert'inle birleşince anlıyorum. Maviliğin gölgesinde ağladıkça büyüyor umutlarım... Ağladıkça hira dağı kadar büyüyor umutlarım ve lut gölü gibi yerin dibine iniyor korkularım, endişelerim...

Ağlamak en çok bize yakışıyor... En çok bizim gözlerimizde hoş gözüküyor gözyaşları, tertemiz, berrak, bir o kadar da hesap sorar cinsten... Senin yoluna ağlamak; çaresizlik değil; senin yoluna ağlamak çare bulmak, senin yoluna ağlamak çare olmak, senin yoluna ağlamak zaferlere varmak...

Güneşli günlerin, zaferlerin ışığı çoktan yüzümüze vurmuş, elimizi siper yapıyoruz başımızın üzerine... Her tarafımızdan samanyolu gibi ışıklar saçılıyor mavi mavi, ve her tarafımızda sen kokuyorsun buram buram...

Hayaller, rüyalarımızda buluşuyor seninle... Uçsuz bucaksız mehtaplarda koşuyoruz elele, kolkola, omuz omuza... Koşuyoruz sonuna kadar, nefes nefese... Hayretler içinde bizi izliyorlar, biz ise seni...

Ağladıkça oluyor tüm bunlar, ağladıkça oluyor bu güzel duygular, umutlar tavan yapıyor, hayaller deryalara dönüşüyor... Deryalara dönüşen hayalleri gerçekleştirecek olan sen. Umutları düzlüğe çıkaracak olan sen. Kokunu etrafa yayacak, adını konuşturacak, sesini duyuracak olan sen... Bize sadece sevmek ve ağlamak düşüyor önünde...

Ağlamalarımız senin gözünde değersiz ve bir o kadar da pejmürde olsun... Ağlamalarımız beş para etmez olsun, vasıfsız olsun, gereksiz olsun. Ama ağlarımız bir kenarda dursun hani olur ya aklına gelirde bakarsın, eşref saatine denk gelirde kaale alırsın, önemsersin biraz... Hayatın her anında sana ağlamak, senin uğruna ağlamak var ya ağlamak değil YAŞAMAKTIR... Sen ağlat bizi ama sen ağlama...

Ağladıkça, ağladıkça umutlarımız yeşerecek görecek göreceksin...

Hiç yorum yok: