30 Ocak 2013 Çarşamba

İsmail KAVUNCU ziyaretimiz.

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak; Eyüp Belediye Başkanı, sayın İsmail KAVUNCU'yu ziyaret ettik.


26 Ocak 2013 Cumartesi

Haber Görünüm Yorum...

Bir Lawal paradoksudur gidiyor gündemde.. Önce gelişi ve az biraz takımın üstünde performansıyla, sonra da ilk yarının bitmesiyle beraber ortadan kaybolmasıyla ve şimdi de satıldı mı yoksa kulübümüzde mi kaldı sorularıyla tam bir sır küpü oldu.. "5N1K" nın tamamını soruyoruz yönetime... Aslında bu tip muammalar bu yönetimle normal.
 Mesela mı ?
 Transferin genel bir amacı vardır futbolcu bazında o da mevcut kadronun üzerine takviyeler yapılarak zayıf noktaların minimize edilmesidir. Tabi bu Adana Demirspor için geçerli değil !!! Bizde işler nasıl yürüyor kısaca bahsedelim... Geçen yıl play-off' lar sonucu 1. lige çıktıktan sonra "Şampiyon takım" bir nevi feshedildi. Sonra alınanlar ve geri gönderilenler, kaçanlar... Tabiki bu karmaşada Teknik Direktörümüz Ercan Albaylı'yı da kaybettik... Ve yakın bir zamanda Emre Hasan Balcı'da kulüpten ayrıldı... Şimdi burada önemli olan şahıslar değil...
Amacım yönetimi karalamak değil, zaten görünen köy kılavuz istemiyor. Medyanın önemli bir amacı vardır o da görünmesi gerekeni görünmez yapmak. Yönetim burada medya aracılığıyla psikolojik manipülasyon uygulayarak taraftarın ilgisini sadece bir futbolcuya çekmeye çalışıyor. Peki neden ?! Biz lawal'ın gitmesiyle, gelmesiyle, kaçmasıyla uğraşırken yönetim saman altından ne yürütüyor olabilir. "650 kişi ve onlarda 13-18 yaş arası çocuk" dediği gruptan saklamaya çalıştığı nedir ? Neden bizden çekiniyor, neden yolumuzdan kaçıyor ?
 Evlat bir yanlış yaptıysa babayla yüzleşmekten kaçar. Öyleyse bu yönetici tayfası -Asla kulübün sahibi değil, beceremiyor ama olsa olsa çobanıdırlar ancak..- lig tatildeyken futbol menajerleri dışında kimlerle, neden görüştü ?
 Tabi bunların cevapları çoktur ama sorulacak soru bir tanedir o da "Bu kulübün menfaati uğruna somut düzeyde hangi adımı attın ? " Armaya gönül vermiş tüm kardeşlerime ve ağabeylerime sesleniyorum... Tarih bize bir şey öğretmiştir o da gördüğüne inanmamak. İnsan değerlerini eleştirebildiği düzeyde insandır. Medyada çıkan haberlere doğru pencereden bakmaya çalışalım... Biz halkın takımıyız güçlüyüz evet ama gücümüzün farkında olabildiğimiz kadar güçlüyüz. Hiç kimseye bu takımı gözü kapalı teslim etmemeliyiz..
.
Mavi düşlerin Lacivert gölgesiyiz...
İnançlarımızla !

24 Ocak 2013 Perşembe

Gurur ve Hüzün

 İkinci yarının ilk maçı başladı ve taraftar her zamanki gibi yerlerindeydi... Ama nasıl olduysa sahadan 3 puanla ayrılamadık. Futbol eleştirmeni olsak; oyunun çok vasat ve tekdüze olduğunu, ileride çok büyük bir boşluk olduğunu, orta sahada yığılmalar olduğunu, takım oyunu değil de bireysel bir oyun havasında geçtiğini söyleyebiliriz belki de...
 İlk maçı evimizde kaybettik.
 Biz taraftarların tek sorunu bu değildi elbette ! Şimşeğe yakışır bir maç olmalıydı bu... Oldu da !
Maçı sunan spikerin sürekli tribünlerden bahsetmesi ki bu kolay bir şey değildir. Bununla beraber hayatını kaybeden Gizem ÇINAR kardeşimizin hatırasını unutmamamız elbette ki.
Maçta en çok hoşuma giden yer burasıydı. Nasıl anlatmalı ki bunu... Hiç görmediğin birini kurtarmak için seferber oluyorsun, kan veriyorsun, ailesiyle üzülüyorsun, iyileşmesi için dua ediyorsun... Şimşekler grubu her zaman ki gibi memlekete insanlık dersi vermişti. Birileri yıkarken hala biz yapıyorduk. Birileri Gizem'i gazete kenarlarında okuyup, okuduğu biter bitmez unuturken biz hep onunlaydık...
İnsanın doğru yerde olduğunu hissetmesi çok güzel bir duygu.
 Tabii ki de kusurları da vardı taraftarın... Birbirine giren bir grup vardı tribünde, çevik kuvvet girip ayırdı. Hiç hoş bir manzara değildi, Yakışmadı bu taraftara bu görüntü...
 Oysaki küçüklüğümüzden beri Göksel Ağabeyimizden kaç kere dinledik Atatürk parkında bu olayların olmaması gerektiğini. Anlaşılan bu konuşmaları dinlemeyen şimşekler de var şaşırdım doğrusu...
 Bu iki sorundan birinciydi; İkincisi maç öncesi sahada sürekli bize yakışmayan müzik örnekleri, bize ait olmayan bestelerin ritmleri çalındı. Acaba bu bir provokasyon olabilir mi bilmiyorum ama çalan her müzikte oynamamamız lazım, bizim bir adımız ve yerimiz var...
 Evet sahada hezimet yaşadık ama tribünlerde Spikerin sürekli bizden konuşmasını sağlayarak, Gizem'i unutmamamızla olmasını gerekeni yaparak geçer not aldığımızı umuyorum. Tek kusur çıkan arbedelerdi.
 Maçı 3-0 kazansaydık ama Gizem'i anmasaydık aynı gururu yaşar mıydım emin değilim...

Yüreklerde ışıksın, ışıklar içinde uyu GİZEM !!!


Sevgi, Saygı, Bağlılık.
İnançlarımızla !

17 Ocak 2013 Perşembe

Hasret bitiyor !

Zaman bazıları için çabuk geçer... Bazıları için de sıkıcıdır elbette. Ama bazen bu insanın kendi içinde de ruh haline göre değişiklik gösterebiliyor. Nasıl mı, açıklayayım...
Uzağa değil kendimize bakalım. Mesela biz Demirsporlular 5 Ocak'ta olduğumuz anlar zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Ama diğer zamanlarda zaman duruyor, nefes alamıyoruz sanki atmosfer basıncı üstümüze çökmüş de yerimize çakılmışız gibi. Beyhude geçiyor günler hatta saatler... İşte böyle geçti bir ay. Zevksiz, amaçsız, heyecanı sönmüş bir şekilde...
Ama artık kapandı o fasıl ! Çünkü bu hafta sonu yer çatlayacak, gök ayrılacak ve şimşek 5 Ocak semalarında bugüne kadar hiç olmadığı derecede masmavi parıldayacak. Kor olmuş yürekler bu hafta yeniden alevlenecek. Bu hafta sevenlerimiz ve sevmeyenlerimiz görecek ki biz hala buradayız. Sürgün bitti ve mülteciler topraklarına, tribünlerine, geri döndü... Biz bu sevdaya henüz doymadık, aşkına açlığımız hala dinmedi. Ve sayende içtiğimiz sudan, soluduğumuz havadan zevk alıyoruz. Sen olmasan biz ve elbette ki biz olmasak sen olmazdın.

Vardık, varız, var olacağız... Ayık olsunlar !!!

İnançlarımızla !!!

16 Ocak 2013 Çarşamba

Sevgi, Saygı, Bağlılık...

Sevgi...

İnsanı yaratan sevdayı verdi önce kalplere. İnsanlar birbirini sevdi önce ve böylece yeryüzünü bir bahar havası sardı. Nesiller geçti ve yaratan kalplere gönderdiği sevgiden memnundu. Yarattıkları memnundu çünkü...
Ama bir gün öyle bir şey oldu ki insanlar sevgisini kontrol edemez oldu. Maşuk aşığının aşkının ölçüsüzlüğünden sıkılmıştı. Hayatını kısıtlıyordu çünkü. Mutsuzluk sarıyordu dünyayı. Yaratan bunu gördü ve dedi ki -eksik bir şey var.

Peki eksik şey neydi ?!

Saygı...

İnsanı yaratan saygıyı verdi sonra kalplere. İnsanlar birbirine saygı duydu, sınırlarını korudu ve bir bahar havası sardı tekrar dünyayı. Onlarca nesil geçti yine ve yaratan kalplere gönderdiği saygıdan memnundu. Yarattıkları memnundu çünkü...

Ama bir gün öyle bir şey oldu ki kıskanır oldu insan. Birini seviyorken diğerini de sever olmuştu aşık. Mutsuzluk sarıyordu dünyayı. Yaratan bunu gördü ve dedi ki -eksik bir şeyler daha var.

Peki geriye kalan eksik şey neydi ?!

Bağlılık...

İnsana önce sevgi verildi. Sevmeyi öğrendi ve sevilmeyi elbette. Saygı verildi sonra sevgisini kontrol edebilmesi için, sevdiceği de memnundu bu durumdan. Ve sonra sevdasına sahip olması için, kırmaması için bağlılık verildi.

Ve Yaratan insanları mutlu görüyordu. Sevgi-Saygı-Bağlılık !!! İşte bu 3 değer, 3 özlem, 3 evren...AŞK dedi buna yaratan, buna tutunun dedi. Bu erdemlerden uzaklaşmayın dedi.
İşte bizler bu değerlere sarıldık. Denizin dalgaları kadar MAVİ, gökyüzünün en berrak olduğu an kadar LACİVERT... Bırakmadık bu erdemleri hiçbir zaman...

Uğruna ülkeyi boydan boya geçiyorsak SEVGİmizdendir,
Bizi üzdüğün anlar olsa da sırt çevirmiyorsak SAYGImızdandır,
Yensen de yenilsen de peşine düşmüşse bu canlar BAĞLILIK'ımızdandır...

Şehrin asi çocukları
İnançlarımızla !

15 Ocak 2013 Salı

Üstadın Gölgesinde 111 Yıl...

Üstadın Gölgesinde 111 Yıl...

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine..."
Nazım Hikmet RAN

Evet bu dizeler adını hepimizin sıkça duyduğu bir şaire, Nazım Hikmet'e ait ! Ne güzel anlatmış değil mi kendi içindeki tekdüzelikle, dışarıdaki yaşamın entegre edilişini...
Ben hep Adana Demirspor'umun taraftarlarını anımsarım bu dizelerde...

Neden mi ?

Mavi-Lacivert tribüne dolduğu zaman ne ırk, ne din, ne siyaset... Herkes omuz omuzadır kardeşçesine o sandalyelerde. Ne yaş, ne cinsiyet, ne eğitim seviyesi... Herkes birbirine tanıdık gözlerle bakar mavi düşlerin lacivert gölgesinde !
İşte bu dizeler bana bu yüzden Demirspor'umu hatırlatıyor. Bütün farklılıkları turnikelerde bırakıp gol sevincini kardeşçesine beraber yaşayabildiğimiz için, her şeye inat bağlarımızı koparmadığımız için, bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeş olabildiğimiz için...
Üstad da böyle istiyordu... Farklılıklarımızı bir köşeye koymak, önce insan olabilmek istiyordu. Bu onun idealindeki dünya idi.
Ve zaman artık kardeşliğimizi gösterme zamanıdır... Dünyada hâlâ inanan insanların olduğunu, siyahı beyazdan ayırmayanların olduğunu gösterme zamanıdır.
Bunun için ulaşabildiğimiz her yüreğe diyoruz ki; bu hafta sonu oynanacak Adana Demirspor'umuz - Boluspor maçı için size de bir yerimiz var. İnanan insanları, onlarca farklılıklarına rağmen omuz omuza yan yana ve yürek yüreğe haykıran insanları göreceksiniz. Orada umudu, aşkı, heyecanı göreceksiniz. Dünyada yapılan onca ihanete ve zulme rağmen ayakta kalmayı başarmış binler karşılayacak sizi orada.

Umut; Binbir ayaklı,
Umut; Güneşte saklı.
Umut; edenler haklı,
Umut; insanın hakkı.

Azı mutlu, çoğu mutsuz ama hepsi UMUTLU şehrin asi çocukları Üstada selamlarını sunar...

Saygı, Sevgi, Bağlılık

İnançlarımızla !

14 Ocak 2013 Pazartesi

Tayfa buluştu..

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak bugün (13.01.2012) Beşiktaş'ta, tayfamızın içinde olan bazı sıkıntıları gidermek için bir araya geldik. Bu vesile ile yaptırdığımız atkıları dağıttık. Adanalılık ve Adana Demirsporluluk konularını birlikte konuştuk ve bazı noktalarda kararlar aldık.
50 kişiye yakın kardeşimizin katıldığı buluşmamız yaklaşık 2,5 saat sürdü ve çok güzel fikirler ortaya çıktı. Adana Demirsporluluk kavramına yakışmayan bazı noktalar eleştirildi. Yönetimsel faaliyetler ile alakalı gerekli bilgiler verildi. Tartışıldı. Yararlı bir toplantı yaptığımızı umarak ayrıldık. Fotoğraflar için İsmail arkadaşımıza teşekkür ederiz.



7 Ocak 2013 Pazartesi

Hani Yapamazdık !

Adana Demirspor İstanbul Tayfası olarak , tatlı bir heyecanın içindeyiz ... Çünkü bizler gurbetteyken çok fazla bir şeye heyecanlanamıyoruz ... Adana, Adanalı ve tabi ki Demirspor'umuzdan uzak bu pek de mümkün olmuyor bizde ... Hepimiz farklı bir sorunla da mücadele etmiyoruz aslında ... Herkes'de bu özlemler olduğu için burda bir Adana yarattık , ama burda ki Adana'da çürük portakal yok ... Biz küçük Adana'dan bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ... Hiç bir sey yapamazsak bir kaç kişi toplanıp kebap yemeye gidiyoruz ... Ama büyük Adana'da hiç bir şey yapmayanlar her gün kebap yiyor galiba ... Adana Demirspor taraftarları olarak biz aslında Türkiye'nin her yerinde bir küçük Adana yarattık kendimize ... Ama büyük Adana'da yaşayan zengin ve üç büyüğün derdine düşmüş ,ya da her hangi bir takım taraftarı Adanalı abilerimizde büyük bir Adana yaratamadılar kendilerine ... Hiçbiri şehrin gerçek gücünün farkına da varamadılar da yani ... Adana Demirspor ve onun onurlu taraftarı bu şehri sırtına alacak güç artık ... Biz açık söylemek gerekirse yaşadığımız acılarla kendi devrimimizi kendimiz yaptık ... Artık öyle büyük bir orduyuz ki , herkes Adana Demirspor menfaati için adeta kendince pusuda ... Kimisi hakim,kimisi öğrenci,kimisi polis,kimisi doktor,kimisi hamal,kimisi pazarcı,kimisi işçi,kimisi işsiz,çoğu mutsuz azı mutlu ama hepsi umutlu bir ordu artık Adana Demirspor için pusuda ... Yani biz artık baya büyüdük ve kendi göbeğimizi kendimizin keseceği dönemlere az kaldığının farkındayız ... Artık herşeyin farkındayız ve bu ordunun Adana Demirspor'una herşeyiyle sahip çıkmasına az kaldı ... Bekleyin..! Bekleyin derken birşey paylaşacağım sizlerle ... Belki de bu büyük şehire ilk geldiğimizde çok gerilmiştik ... Küçük bir Adana yaratmadan tek tek hepimiz ve de ayrı ayrı birer Adanaydık... Bir araya geldik , ve sonra neler oldu neler ...
Deplasmanlar oldu , Buluşmalar , Dostluklar , Hasretler , Sohbetler ... Ağlamalar oldu , Gülmeler oldu ... Ama hiç umutsuz olunmadı ... Hep umut vardı ! Hem maviydi hem lacivertti ... Şimdi bir de polarımız oldu üzerine giyen herkese şeref,onur ve gurur veren renkleriyle hem de ... yakında !